27 Temmuz 2009 Pazartesi

Tekek Tek Özel - 27.07.2009


Her pazar günü Habertürk'te yayınlanan saat 22:00'de başlayan ve Fatih ALTAYLI-Murat BARDAKÇI ikilisinin sunduğu programın dün akşamki konuğu Nezih UZEL idi. Tasavvuf ve İstanbul Kültür Tarihi konularında uzman olan, aynı zamanda bir müzisyen ve yazar olan Nezih UZEL ile tasavvuf, tarikatlar konuları üzerine konuşuldu. Çoğu zaman bu konuların dışında hoş bir sohbet de gelişti.


NOTLAR

*
Ahilik, esnaflar tarafından oluşturulan tasavvufi yönleri de olan bir lonca teşkilatıdır. Kurucusu Ahi Evren olarak kabul edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun da kuruluş sürecinde önemli bir rol üstlenmişlerdir. O dönemde tam anlamıyla ortaya çıkmamış olan merkezi otoriteyi sağlamada yardımcı olmuşlardır. Oturmuş bir düzenin de oluşmasın da etkili olmuşlardır. Çok güçlü bir yapıya sahiplerdir. Yıldırım Bayezid'in Timur'a Ankara yenilgisinden sonra girilen Fetret Devri'nde Ankara'yı yönetmiş ve ayakta tutmuşlardır. Ancak her zaman Osmanlı otoritesini benimsemiş ve tekrar hakimeyeti sağlamalarını arzulamışlardır. Horasan'dan ortaya çıkan Türk Tasavvufunun temellerine dayanırlar.

* Ahi doktrininde üyeler birbirine çok bağlıdırlar. Kendilerinin dışında toplumun kalkınmasına ve yardımlaşmaya çok önem verirler. Gün boyunca elde edilen gelir 18 dirhemden fazla olduğu takdirde bu halkın malı sayılır ve bağışlanırdı. Ayrıca esnaf birbirlerine yardım ederek, herkesin gelir kazanmasını arzulardı. İhtiyacından fazla para haram olarak kabul edilirdi.

* I. Dünya Savaşı bir propaganda savaşı mahiyetindedir. Yalanlarla sürdürülmüş ve toplumların kandırılmış olduğu bir savaştır. Savaşın uzamış olmasının sebebi de budur. Avrupa'da sadece üst bir kesmin haberdar olduğu bir savaştır. Herkes savaşı istediği gibi göstermiştir. Fransızlar, İstanbul'a getirdikleri Müslüman Senegalli askerlere Türklerin camileri yıktığını söylemiştir. İstanbul'a geldiklerinde camilerde ezan okunduğunu gören bazı Senagalliler intihar etmişlerdir. İngilizler de Hintli Müslümanları Türkler camileri yıkıyor diye kandırarak savaşa getirmişlerdir. Şerif Hüseyin de, Türkler orucu yasakladı diyerek bize karşı propaganda yapmıştır.

* İstanbul'da 3 tane dergah sürekli açık kalmıştır. Zaman zaman isimleri değişse de faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu dergahlar sadece bir zikr yeri değil, aynı zamanda bir eğitim yeridir. Dergahlar geleneklerini sürdürmüşlerdir.

* Cumhuriyet döneminde tekkeler kapatılmıştır. Bu kararın yanında tekkelerde görevli olan kişilerin ünvanları da alınmıştır. Vakıfları kapatılmış ve resmi olarak ortadan kalkmıştır. O zaman tekkelerin yaşayan şeyhleri ise ölene kadar burada kalabileceklerdi. Osmanlı döneminde tekkelere belirli bir ücret verilmekte idi. Bu ücret yeni ortaya çıkmış bir devlet için çok gelecekti. Laik bir devletin bu ağırlığı taşıyamayacğı düşüncesiyle kapatılmıştır.

* Dergahlarda zikirler yapılmaktadır. Bu zikirler adına dergah kurulan kişinin özel duası ile başlar, getirilen salavatlar ile devam ederdi. Daha sonra kelime-i tevhitler başlar, Allah'ın bazı isimleri okunurdu. Bu isimler okunurken insanın içinde bir coşku oluşur ve bir tim ortaya çıkar. Ardından dualar okunur ve biter.

* Mevlana'nın babası Horasan'da önemli bir kişidir. Daha sonra Horasan'dan çeşitli nedenlerle göç etmişlerdir. Afganistan'da iken de Mevlana dünyaya gelmiştir. Mevlana sonraları Konya'ya göç etmiştir. Burada medrese hocalığı yapmıştır. Sözü dinlenen önemli kişilerden biri olmuştur. Birgün bir Kalenderi dervişi ile karşılaşmış hayatı değişmiştir. Daha sonra bu derviş ile sık sık sohbet eden Mevlana'nın içindeki ilahi aşk ortaya çıkmıştır. Horasan tasavvufundan etkilenmiştir. Daha sonraları medreseyi bırakmıştır.

* Sema çok eski bir ritüeldir. Mevleviliğe özgü bir olay değildir. Eski İran dinlerinde ve Orta Asya'da da benzer hareketler görülmektedir. Ayrıca Mevlevi ayinleri de Mevlana döneminde ortaya çıkmamıştır. Mevlana'dan sonra onun izinde gidenleri tarafından ortaya çıkmıştır. Zaman içinde gelenekler ve davranışlar olumuş, kalıcı hale gelmiştir.

* Zikir sırasında öyle bir an gelir ki daha önce bestelenmiş ilahilerin hiçbiri o ana uymaz. O anki ruh hali ile yeni bir ilahi ortaya çıkar. Bu çok özel bir durumdur.

* Bektaşilik de Mevlevilik de Horasan Tasavvufu temellidir. Ancak Mevlevilik de Arap etkisi vardır. Mevlevilik devletin daha üst makamlarında bulunan kişilerde itibar bulurken Bektaşilik daha çok halk kesiminde ilgi görmüştür.

* Ayasofya üzerine birçok rivayet vardır. Bu rivayetler yazılsa bir ansiklopedi çıkabilir. Bunlardan biri; İstanbul'un Fethinden sonra Ayasofya'nın mahzeninde bir falcı bulunmuştur. Bu falcı Bizans İmparatoruna Türklerin İstanbul'u alacağını söylediği için mahzene atılmıştır. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet bu kişiye fal baktırmıştır. Bu falda Fatih Sultan Mehmet'e kendisinin kan ile aldığı İstanbul'un torunları tarafından para ile satılacağını söylemiştir.


Ara ara sohbete daldığımdan fazla not tutamadım.

Uğur YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder