5 Temmuz 2009 Pazar

Tarihin Arka Odası - 04.07.2009


Her Cumartesi Habertürk'te 23:15 sularında başlayıp 05:00'e kadar hatta daha ileri zaman dilimlerine kadar süren Tarihin Arka Odası'nda dün konu ''Avrupa'da Türk Korkusu'' idi. Murat BARDAKÇI, Doç. Dr. Erhan AFYONCU ve Pelin BATU yine hoş bir sohbet yaptılar. Programla ilgili aldığım notları yine aktarmak istiyorum.

NOTLAR

* Türklerin Avrupa'da ilk tehlike yaratmaları 4. - 5. asırda meydana gelmiştir. Hunlar Atilla zamanında Avrupa'ya seferler düzenlemiştir. Ancak daha sorna Avrupa içinde asimile olmuş ve kimliklerini kaybetmişlerdir.

* Selçuklular döneminde benzer durumlar olsa da asıl tehlikeler Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaratılmıştır. Bunun nedeni de Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan beri ''gaza politikası'' izleyen ve Batı'ya doğru fetihlere öncelik veren bir yapıya sahip olmasıdır. Zaten Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı'ya doğru olan fetihlere öncelik vermesi Osmanlı ''asıl vatanının'' Rumeli olmasını sağlamıştır. Rumeli ve Balkanlar, Anadolu'dan daha önce Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Osmanlı'nın ''asıl vatanı'' bundan ötürü Rumeli'dir.

* 1394'te Yıldırım Bayezid, İstanbul'u kuşattığında Avrupa'da bir korku oluşuyor. Bizans başkenti İstanbul'un elden gideceğini düşünerek bir Haçlı Seferi yapmayı planlıyor. Bu Haçlı Ordusu toplanıyor ancak Niğbolu'da yapılan savaşta Yıldırım Bayezid'e yeniliyorlar. Ve bu ''Niğbolu Yenilgisi'' Avrupa üzerindeki ilk şok etkimiz olmuştur.

* Avrupa en büyük şoku ise İstanbul'un fethinde yaşamıştır. İstanbul'un fethinin ardından korkuya kapılan Avrupa, İstanbul'u koruyamadığı için Bizans'ı suçluyordu. Bizans da kendilerine yardım getiremedikleri için Avrupa'yı sorumlu tutuyordu. Bu karışıklık içinde Avrupa 20 yıla yakın bir süre Haçlı Seferi oluşturmak ve İstanbul'u geri almak için çalışıyor. Ancak bu süre zarfında Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinden sonra durmayarak fetihlerine devam ediyor. Otranto'ya kadar ilerliyor.

*
Birkaç sene önce Papalık, 1480 yılında Otranto'yu Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savunanları aziz ilan etti. Bu da tarihi unutmadıklarını ve bu kişileri manevi anlamda ödüllendirdiklerini gösteriyor.


*
Osmanlı İmparatorluğu gittikçe güçlenirken Avrupa'da da bir ''Türk Korkusu'' yaratıyor. Avrupa'da yazarlar da Türk tehlikesini unutturmamak ve canlı tutmak için kitaplar yazmışlardır. 16. yy'da da artık ''Yenilmez Türk'' imajı oluşmuştur. Türkler'in yenilmez olduklarına inanılmaya başlanmıştır. Ancak bu noktada bir dönüm noktası olmuştur. 1571 yılında İnebahtı'da Türk Donanması büyük bir yenilgi almıştır. Fakat Osmanlı İmparatorluğu o dönemde o kadar güçlü bir yapıya sahipti ki yok olan donanmanın yerine yenisi bir sene içerisinde oluşturuldu. Ancak Avrupa'da da ''Güç Birliği'' ile Osmanlı'yı yeenebileceklerine dair bir inanç oluşmaya başladı.


* 16. ve 17. yy da Avrupa'da Osmanlı'ya karşı hem iyi hem de kötü bir bakış açısı vardı. Ancak 18. yy'dan itibaren bu tamamen kötüye dönmüştür. Sistematik bir şekilde kötüleme yapılmaya başlanmıştır.


* 16. yy'da Osmanlı ile ilgili bir yanda korku bir yanda umut vardır. Bu umudun nedeni Osmanlı'nın mezhepler konusunda sunmuş olduğu özgürlüktür. Ortodoks ahali için bir yan da Macarların dayattığı Katoliklik vardır diğer tarafta da Osmanlı'nın sunduğu özgürlük vardır.

* Balkanlar'da o dönemde ciddi bir Katolik baskısı vardır. Ortodokslar bu katolik baskısı altında ezilmeye başlamışlardır. Ancak Osmanli geldikten sonra mezhep özgürlüğü tanıdığından dolayı Ortodokslar varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Günümüzde Ortodoksluğun bu seviyede olmasının en önemli sebebi Osmanlı'nın verdiği bu özgürlüktür.

*
Avrupa'da yeni bir mezhep olarak doğmaya başlayan Protestanlık, Avrupa'yı bir ayrıma getirmiştir. Ö dönemde Avrupa'nın önemli devletlerinden biri olan Habsburglular koyu Katolikler'dir. Bu yüzden Protestanları sinndirmek için birçok Protestanı yoketmiştir. Ancak Kanuni Sultan Süleyman da Protestanlara gizli destek vermiştir. Protestanların, Osmanlı sınırları içersinde rahat bir şekilde hareket etmesine olanak vermişlerdir. Bu da Protestanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.


*
Osmanlı İmparatorluğu'nun Protestanlara ve Ortodokslara destek vermesinin nedeni politiktir. O dönemde Avrupa'da var olan ayrılığı devam ettirmek ve daha da derinleştirmek için böyle bir politika izlenmiştir.


* Ayrıca o döndemde Şarlken ile Fransuva arasında bir savaş bulunmaktadır. Osmanlı o dönemde Fransuva'ya destek vermiştir. Fransuva da bu destek sayesinde direnebilmiş ve ayakta kalmıştır. osmanlı benzer desteği İngiliz ve Hollandalılara da daha sonra vermiştir.

*
İlk elçilğin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransızlar tarafından açıldığı bilinmektedir.


*
Osmanlı'da elçilerle ilgili çok ciddi protokoller vardır. Ve bu konulara çok dikkat edilir.


*
I. Murad'ın şehitedilmesinden sonra elçi protoklünde değişiklikler olmuştur. Padişahın huzuruna çıkarken elçilerin kollarına girilmeye başlanmıştır. Bu da bir güvenlik önlemidir. Ayrıca ger elçi padişahı bırakın sadrazamın huzuruna bile çıkamıyordu. Bunun için uzun süre kalması gerekiyordu. Tabi bunda devletin gücü de etkiliydi.


* Sultan Abdulaziz zamanına kadar elçilerin saraya çevresine geldiğinde attan inmesi gerekirdi. Ancak bu dönemden sonra devlet eski gücünü kaybettiğinden ötürü bu uygulama kaldırılmış ve protokol değişmiştir.

* Ünlü yazar Makyavelli Türkler hakkında ''Türkler öcü yada doğaüstü değillerdir. Akılcı yöntemlerle yenilebilirler'' demiştir. Bazı aydınlar Türkleri övse de çoğu aydın kötülemiştir.

* Ayrıca Viyana'dan sonra ''Yenilmez Türk'' imajı kaybolmaya başlamıştır. Ve de Osmanlılar, Hristiyanları ve Yunanlıları ezen despotlar olarak görülmeye başlanmıştır.

Murat BARDAKÇI;

'' Bir dilin imlası bu kadar değişmemelidir. Dil bir ülkenin namusu gibidir. Bizde kalkıp birkaç sene de bir imla kurallarını değiştiriyorlar. Resmen dili batırıyorlar. Ya kendilerini gösterip, kanıtlamanın derdindeler ya da birkaç kuruş paranın. Akla başka birşey gelmiyor. Bir de oturmuş kelimelerin yerine başka kelimeler türetme sevdası var. Hiçbir oturmuşluk yok. Türkçe'yi batırdılar.''

Erhan AFYONCU;

'' Osmanlı bir imparatorluk olmasına rağmen sömürgeci değildir. İngiltere, Hindistan'ı vatan olarak görmez sadece sömürür. İşi bittiğinde de bırakır. ancak Osmanlı böyle değildir. Yemen'i de Selanik'i de vatanı olarak görür. Bu yüzdendir ki bir yandan Trablusgarp'ta savaşırken bir yanda da Makedonya'da savaşmaya çalışmıştır. Her ikisini de elde tutmaya çalışmıştır. Halbuki birine öncelik verebilirdi. Bu da Osmanlı'nın tüm topraklarına ''vatan'' gözüyle baktığının göstergesidir.''

Bunların dışında bazı elçilik hikayeleri anlatıldı. 04:00'dan sonra not almayı bıraktım.


Uğur YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder