



Sadece basketbol veya spor üstüne değil hayatta yaşanan her farklılığı yansıtmak için...
Bu yazıyı yazacağım günü az beklememiştim. Hayalimde hep kuruyordum, sırtında o forma, kolunda kaptanlık bandı, Ali Sami Yen'e takımın başında çıkarken... Tabi bu hayallerin daha da ilerisi var. Şampiyonlar Ligi Finali ve kupanın O'nun ellerinde yükselmesi... Hayalin bu son kısmı da elbet birgün gerçekleşecektir. Az söylemedik ''Sizin hayallerinizin bittiği yerde bizim gerçeklerimiz başlar...'' diye. Şimdi biz de o günü hayal edelim ki bir şevk ile o gün için çalışalım. Ama şimdi o hayallerden önce şu günün zevkini çıkartalım...
Galatasaray'ı diğer kulüplerden ayıran bazı şeyler olduğunu hep söyleriz. Bir kere kuruluş amacımızda bir vizyon var. Biz kuruluşumuzdan itibaren farklıyız. Her zaman bu ülkenin ileriye doğru açılan kapısı olmuş bir kültürün son hali olarak ortaya çıkmış bir kulübüz. Hep ilkleri arayan hep ileriye doğru gitmeye çalışan ancak bunun yanında da geleneklerine ve kültürüne bağlılıktan hiçbir zaman taviz vermemeye çalışan bir kulübüz.
Sarı ile kırmızının o müthiş ahengi ile büyülenmiş, bu kültürün bir parçası olmuş, Galatasaray'a bir sevda olarak bakmış birçok isim geldi geçti. Ali Sami Yen'ler, Baba Gündüz'ler, Metin Oktay'lar... Ve daha birçoğu... Onların hayatlarına anlam katan şey Galatasaray'dı. Sarı ile kırmızının büyüsüne kapılmış, bir yolun peşinden gidiyorlardı. Ali Sami Yen ve diğer kurucularımız Galatasaray'ı kurarken bir sevda ile kurmuşlardı. Ve bu sevda daha sonraları nicelerini kendine bağladı...
Daha sonra bu sevdaya çeşitli tarifler getirildi, Galatasaray aşıkları tarafından...
Baba Gündüz;
“Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. Biz sizlere burada Galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat (vazgeçiş) ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”
Metin Oktay;
"Bence, Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır. Galatasaray işte bunun icin tercih edilir ve bunun icin her zaman Galatasaraylılığımla gurur duyarım”
Yani Galatasaray sadece bir spor kulübünden ibaret değildir, Galatasaray bir kültürün görünür yüzüdür...
Bir Galatasaraylının Galatasaray'da görev yapması kadar mutlu olabileceği birşey yoktur heralde. Hele de ter akıttığı, gönül verdiği takımın başında kaptan olarak çıkmasının... Bu takımın kaptanları her zaman bu kültürün ve ruhun bilincinde olan Galataray'ın evlatları arasından seçilmeye çalışılmıştır. Cüneyt Tanman, Bülent Korkmaz, Tugay Kerimoğlu, Hakan Şükür, Hasan Şaş ve diğerleri...
Ama hep esas alınan şey Galatasaray'ı temsil etmedir. Şüphesiz bu temsilin de en kusursuz örneği Metin Oktay'dır. Bu kulübün sembol ismidir. Hayatını Galatasaray sevdasına adamış, yaptıkları ile efsane olmuş bir adamdır. Onun için Galatasaray'ın ne demek olduğunu az önce yazdığımız yukarıdaki sözden anlayabiliyoruz. Galatasaray'ın bir spor kulübünden öte olduğunu onun hayatından anlıyoruz.
Şimdi O'nun izinden giden ve O'nu örnek alan, bu takımın alt yapılardan itibaren tozunu yutmuş, Galatasaraylılık ruhunu, kültürünü ve bilncini özümsemiş 22 yaşında bir insan Galatasaray'ın yeni kaptanı oldu. Hem de Metin Oktay ile özdeşleşmiş ''10 numara''lı forma ile.
Yaşından, takımda daha tecrübeli olanların olmasından dolayı kaptanlık verilmesini hata görenler oldu. Belki bir açıdan haklıydılar. Ancak o 22 yaşındaki gencin Galatasaray'ın ''Bayrak Adamı''ı olabileceği şansını kaçırmak olmazdı. Böyle bir futbol yeteneğinin Galataraylı olduğu bir ortamda onu kaptan yapmamak olmazdı. Hem de Galatasaray değerlerini özümsemiş ve takım arkadaşları tarafından sevildiği bir ortamda. Galatasaray'ın da ihtiyacı vardı. Öz evladının o ünvanı alması kadar doğal ne olabilirdi?
Arda şuana kadar yaptıkları ile o sorumluluğu kaldırabileceğini gösterdi. Ayrıca basın toplatısında yaptığı konuşma ile de bu kaptanlığı ne kadar hak ettiğini bir kez daha gösterdi. Takımda belli bir hiyerarşinin olduğunu ve asla abilerinin üstüne söz söyleyemeyeceğini belirtti. Bu da nasıl bir terbiye aldığını ve Galatasaray kaptanlığına ne kadar yakıştığının kanıtıydı...
Arda’yı asla Metin Oktay ile kıyaslamak olmaz. Bizim beklentimiz Arda’nın Arda Turan olarak anılmasıdır. Umarım bu yolda da başarılı olacaktır. Ne mutlu ki Galatasaray kaptanı olmuş. Bunu sonuna kadar hak etti.
Umarım hayalimin geri kalan kısmı da birgün gerçekleşir. Arda'yı Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kaldırırken görebiliriz bu takımın başında...
Arda Turan #10