27 Haziran 2009 Cumartesi

Transfer Stratejisi/Hovardalığı(!)


Bu yaz dünyada transfer borsasını etkileyen iki önemli olay oldu benim gözümde. Biri Türkiye Ligi adına biri de Dünya çapında etki gösteren iki olay.

Birincisi Fenerbahçe'nin Başkanı Aziz Yıldırım'ın yeniden seçilmesi ve seçildikten sonra verdiği söz. Herkesin bildiği ''3 sene üst üste şampiyonluk'' sözü. Bu söz ilk verildiğinde biraz havada kalan bir sözdü. Çünkü Fenerbahçe'nin buna dair bir altyapısı veya hazırlığı yok. Yani öncesinde planlanmış bir düzen yoktu. Ama Aziz Yıldırım sözünden de geri dönemezdi. Bu yüzden birkaç seneden beri heveslendikleri ancak ellerine yüzlerine bulaştırdıkları ''Avrupa hedeflerini'' ikinci plana attılar. Ve şampiyonluğu garantileyecek veya kolaylaştıracak hamleler yaptılar.

Bunlardan ilki ligi tanıyan ve oynattığı futbol itibari ile Türkiye'de başarıya yatkın bir teknik direktör olan Daum ile anlaştılar. Hemen ardından Aykut Kocaman'ı da ''sportif direktör'' olarak takımın başına getirerek işi biraz daha sağlama aldılar. Bu hamlelerle beraber belki Aziz Yıldırım ''Avrupa hedeflerini'' geri plana attı ancak sözünü tutmak için öneml bir adım atmış oldu. Aslında kötü bir plan da sayılmazdı. Kısa vadede sonuç verecek ve Aziz Yıldırım'ın işine gelecek bir hamleydi.

Ancak bu planları bozan hamle Galatasaray'dan geldi. Galatasaray, Rijkaard ile anlaşarak Aziz Yıldırım'ı biran tereddüte düşürdü. Gelen sadece Rijkaard değil onla birlikte Neeskens, Puyol ve ''total futbol''u amaçlayan yetiştirmeci ve üretime dayalı bir anlayıştı. Eğer bu hamle tutarsa Aziz Yıldırım'ın sözü yalan olurdu. Bu da Aziz Yıldırımı farklı bir yola itti. Yeni bir strateji geliştirdi ya da gelişi güzel bir hamleydi. Bu hamle birçok şeyi alt-üst etti. Yerli piyasası birden tavan yaptı. Galatasaray'ın anlaşmak üzeri olduğu İsmail'in değeri birden katlandı ve 5 milyon euro + iki oyuncuya kadar çıktı. Topuz savaşı ile başlayan süre. yapay bir ortam yarattı. Bu ortamdan yararlanmaya çalışan Anadolu kulüpleri de oyuncularının fiyatlarını ettiği değerlerin çok daha üzerine çıkarttı.

Öyle ki Galatasaray'ın 5.5 milyon euro'ya aldığı gol kralı Milan Baros'tan daha değerli oldu Topuz. Topuz'a ödenen bedel ile çok daha iyileri alınabilirdi ancak işte bu hovardalık sonucu Topuz alındı. Özer, Bilica, Bekir derken Beşiktaş da bu işe katıldı. Az önce bahsettiğimiz İsmail transferindeki gibi onlarda yüksek ücretlere çıkmaya başladılar. Sercan, Volkan, Ufuk, sezer gibi oyuncuların fiyatları da tavan yaptı.

Durum öyle bir hale geldi ki Aziz Yıldırım şaka yollu da olsa Arda'ya da göz dikti. Söylenenler Hamit, Halil, Sercan ve daha birçok yerli oyuncuya da talip yönünde. Bu politika bir nevi ''benim alayım da kulübe de otursa da olur'' tarzına dönüştü. Aynı bölgeye oyuncular düşünülmeye başlandı. Yani çok çarpık ve yapay bir ortam oluştu.Bu ortamda akıllı davranan takımlar Anadolu kulüpleri oldu ve oyuncularını çok iyi bir şekilde pazarlamaya başladılar.

Aziz Yıldırım'ın unuttuğu ise para ile kurulan ''toplama takımları'n çektiği sıkıntılar. Belki iyi bir hava yakalanır bilinmez. Ancak ''paralı askerler''in ne kadar ruh katabileceği meçhul.

Bu anlattığımız Türkiye piyasasını etkileyen küçük ölçekli bir olaydı. Diğer olay ise Dünya çağında etki yapan Perez'in Real'e yeniden başkan olması ve ''Galactico'' devrini yeniden başlatması oldu.

Perez'in başkan olması ile beraber Real Madrid yeniden ''Galactico'' devrine dönüş yaptı. İlk deviriyi başlamış ancak sonu hüsranla bitmiş. Son ''Galactico''lar hayal kırıklığı yaratmıştı. Olayın özellikle pazarlama ve reklam kısmını düşünerek transferler yapılmış ve bu o devrin sonunu hazırlamıştı.

Şimdi 2. ''Galactico'' devri başladı. Ve gerçekten de çok şaşalı başladı. Bir çırpıda Kaka ve Ronaldo alındı. Bunun yanında Ribery, Villa, Alonso gibi nice isimler geçiyor. Perez alamaya da kararlı. Perez bunları az önce belirttiğimiz gibi pazarlama ve reklam faktörlerini de düşünerek yapıyor. Ancak bunun takım başarısına nasıl etkisi olacağını düşününce pek net cevaplar alınmıyor.

Futbol artık orta sahaya sayalı bir düzene dönmeye başladı. Bu yüzdendir ki Barcelona çıkışta. Çünkü Dünya üzerine en iyi pas yapan ve oyun kuran orta saha elemanlarına sahipler. Bu yüzdendir ki Messi-Henry-Eto'o üçlüsü bu kadar üst seviye performans gösterdiler. Xavi-Iniesta-Toure üçlüsü zaten çoğu işi hallediyorlar.

Real'in transfer politikasındaki isimlere baktığımızda ya forvet ya kanat adamları. Alonso listelerindeki belki de en mantıklı adam. Tabi Ronaldo'lu, Kaka'lı düzen müthiş bir hücum gücü oluştutur. Ancak eğer orta saha gücünüz olmazsa bunlar size yetmeyebilir.

Ve son değinmek istediğim nokta Barca-Real, Galatasaray-Fenerbahçe farkları üzerine. Gerçekten çok benzerler. Barcelona ve Galatasaray altyapı-öze dayalı hücum futbolu düzenleri ile birşeyler yapan, küştürün ön plana çıktığı, değerlerin önem kazandığı ve transferde yüksek bütçeli isimler almayan kulüpler. Real Madrid(Son dönem ''Galactico'' Real Madrid'i!! ve Fenerbahçe ise daha çok günlük tüketime dayalı transferler ile başarı hedefleyen, parayı ve reklamı düşünen, ticari çıkarları da düşünen kulüpler. Benim gözümde kendi değerlerini yaratmak, üretime dayalı sisteme sahip olmak daha değerlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder