
Şimdi çıkıp dışarda Galataraylılara sorsanız ''Durumdan memnun musunuz?'' deseniz. Çoğu gelecek transferleri de düşünerek ''Evet'' der. Rijkaard gelmiş, fazla takviyeye ihtiyaç, takım neşeli, kamp iyi geçiyor, hafta sonuna kadar transferler de hallolur. Daha ne olsun! Ama malesef ''Arka Sokaklar''da işler öyle değil. Futbolda herşey yolunda giderken diğer taraflarda iş aynı düzeyde değil. Zaten futbolda durum iyiyken diğerlerini kim düşünürdü ki. Kongre senesi de zaten gelmiş. Futboldaki başarıya endeksli olarak görülen durumu sağlamlaştırmaya çalışılıyor.
Basketbolda işler hiç de futboldaki gibi değil. Diyebiliriz ki zaten son senelerde ne yaptılar ki bu sene birşey bekliyoruz. Galatasaray'ın olduğu yerde normalde ''Büyümek, Avrupa, Şampiyonluk'' sloganları atılması gerekirken yöneticilerimiz basketbol için hedefi 4. lük olarak gösteriyor. Şimdi işi birkaç sene önceye götürelim.
Takımın başına Murat Özyer geçiyor. Play-Out oynayacak düzeye kadar düşmüş takımı yeniden canlandırmak ana hedef olarak gözüküyor. Yeni bir sponsor ile anlaşılıyor. O zaman şartları içinde verilen ''sus payı'' alınıyor. Murat Hoca ile birlikte ilk sene hedeflenen başarıya ulaşılıyor. Takım canlanıyor. 2. sene yatırımlar artıyor, ligde özellikle ilk yarı iyi gidiliyor, Avrupa'da kuruluş amacına uygun olarak Galatasaray yolunda ilerliyor ve uzun bir aradan sonra Avrupa sahnesine çıkıyor. Ancak iknci yarı işler sarpa sarıyor. Sezonun sonunda ''hortlayan'' eskiye dönme aşkı Murat Hoca'nın 3. sezonu öncesinde uzun bir belirsizlik yaşatıyor. Şubenin kalkındığı gören birileri biz de birşeyler yapalım diye el atmaya başlıyor. Yerli transferinde geç kalan takım önemli yabancılar gelmesine rağmen bir türlü istenen kimyayı yakalayamıyor. Ardından Murat Hoca ile sezon ortasında yollar ayrılıp yerine basketbol ile ilgilenmeyi bırakmış basketbol topunu görse ''bomba'' snacak hale gelmiş olan ''meditasyon uzmanı'' Koray Hoca geliyor. Koray Hoca ile birlikte takım yine bir türlü ''takım'' olamıyor. Ard arda gelen ''farklı yenilgiler'' Galatasaray Tarihi'ne bir leke olarak geçiyor. Ancak sahada birkaç kişi dışında bir ''Ruhsuzlar Ordusu'' var. Herkes olayın hücum yönünde top istiyor ama savunmada kaçak dövüşüyor. Hadi hücum yapıyoruz desem gam yemeyeceğim ama onda da eline alan sallıyor. Düzenli bir şekilde her maç ''sistemsizlik'' basketbolu oynuyoruz. Tutarsa oyunu ile yarı finalde Efes Pilsen'e tosluyoruz.
Bu yaz ise yönetim futbolda geçen kötü sezonun ardında ağırlığı bu yöne veriyor. Bir yandan Türk Futbol Tarihi'ne geçen bir hamle ile ''vizyon'' sahibi bir davranış ile Frank Rijkaard ve ekibini getitirken diğer taraf da antrenörlük kariyerinde Bayan Aslanlarımız ile kazandığı Avrupa Kupası dışında bir başarı bulunmayan koç Okan Çevik getiriliyor. Zaten o kupa gelirken de herkesin söylediği Okan Çevik'in elindeki kadroyu iyi kullanamadığı ve takımı Seimone&Young ikilisine bağımlı hale getirdiği idi. Ancak bu ''üstün'' başarısından ötürü Okan Çevik, baş antrenör yapılıyor. Ve yöneticimiz bu sene ''küçülüyoruz'' diye bir açıklama yapıyor. Tabi bunları Galatasaray'ın spor kulübü olduğunu unutarak yapıyor.
Yıllardan beri söylenen en önemli olay; bütçeden ziyade plansızlıktı. Elimizde önemli bir bütçe olsa dahi bir plan ve organizasyon olmadan sürekli-kalıcı bir başarı elde etmek olanağının mümkün olmadığı unutuluyordu. İki sene bütçe ayırıp bir sene küçülmekle bu işin olmayacağının farkında değiller. Zaten olay bütçe meselesi de değil. Bir plan çerçevesinde organizasyon oluşturulur gerçek bir ''gençleştirme'' ve ''yapılanma'' opresyonu yapılır, hedefler kademeli olarak belirlenir. Buna da hiçbir Galatasarylı itiraz etmez. Çünkü ucunda kalıcı bir başarı sağlanacaktır. Ancak yönetimimizin yaptığı bu organizasyonu hiçbir şekilde kuramayacak bir koçu takımın başına getirmek, geleceğe dönük hiçbir artısı olmayacak günü kurtaran transferler yapmaktan öteye gitmiyor.
Şimdilerde Aliağa ve CASA'da oynamış olan Davis ile anlaştığımız söyleniyor. Benim bu transfer ile ilgili yorum madem küçülüyorsak iyi transfer. Ancak Davis asla üst düzey takım oyuncusu değildir. Bizim yaptığımız yeni bir ''yatırım'' ne de geleceğe hazırlık. Sadece ve sadece günü kurtarmak amaçlı hamleler. Bu hamleler de bizi diğer takımlardan farksız kılıyor. Genç oyuncular alıp onlarla bir takım kurup bu kadronun tecrübe kazanması uğruna bir sezonu heba etme belki anlaşılabilir. Ancak Davis tipi transferler ile bir sezonluk hamleler yapmak bize bir getiri sağlamaz. Bu transferler ile birlikte 4-5-6'ya oynarız ve sıradanlaşırız. Ve de daha iyisi olmayacağından bu tranferlere göz yumarız. Ancak bu transferlere ''eyvallah(!)'' desek de bhu transferler bizi sıradanlaştırır ve geleceğe hiçbir katkısı olmayan beyhude hamleler olarak göze çarpar.
Olay sadece bu da değil. Daha iyisini yapamadığımız gibi elimizdeki değerleri de koruyamıyoruz. ''Kadife Elli Dev''i de kaybetme noktasındayız. Yani olay gerçekten vahim. Açıkçası Hüseyin gibi kariyeri boyunca en üst seviyede oynamış bir adama ''Biz küçülüyoruz, sana bu kadar verebileceğiz'' demek ve kalmasını beklemek de haksızlık. Ancak biz taraftarız ve sahada ''Bizden biri'' olmasını isteriz. Hüseyin'in sahada olması bize boşuna geçen bir sezonda ''tutunacak bir dal'' yaratacaktır. Ama şuan için iş zor gözüküyor.
Sonuç olarak Galatarasaray'ın Arka Sokaklarında işler pek de yolunda değil. Yapılanma, vizyon, organizasyon, doğru tercih, gelecek gibi kavramlar Arka Sokakalara henüz uğramamış. Ee bu ortamda oyuncu önerseniz, analiz yapsanız ne fayda!
Basketbolda işler hiç de futboldaki gibi değil. Diyebiliriz ki zaten son senelerde ne yaptılar ki bu sene birşey bekliyoruz. Galatasaray'ın olduğu yerde normalde ''Büyümek, Avrupa, Şampiyonluk'' sloganları atılması gerekirken yöneticilerimiz basketbol için hedefi 4. lük olarak gösteriyor. Şimdi işi birkaç sene önceye götürelim.
Takımın başına Murat Özyer geçiyor. Play-Out oynayacak düzeye kadar düşmüş takımı yeniden canlandırmak ana hedef olarak gözüküyor. Yeni bir sponsor ile anlaşılıyor. O zaman şartları içinde verilen ''sus payı'' alınıyor. Murat Hoca ile birlikte ilk sene hedeflenen başarıya ulaşılıyor. Takım canlanıyor. 2. sene yatırımlar artıyor, ligde özellikle ilk yarı iyi gidiliyor, Avrupa'da kuruluş amacına uygun olarak Galatasaray yolunda ilerliyor ve uzun bir aradan sonra Avrupa sahnesine çıkıyor. Ancak iknci yarı işler sarpa sarıyor. Sezonun sonunda ''hortlayan'' eskiye dönme aşkı Murat Hoca'nın 3. sezonu öncesinde uzun bir belirsizlik yaşatıyor. Şubenin kalkındığı gören birileri biz de birşeyler yapalım diye el atmaya başlıyor. Yerli transferinde geç kalan takım önemli yabancılar gelmesine rağmen bir türlü istenen kimyayı yakalayamıyor. Ardından Murat Hoca ile sezon ortasında yollar ayrılıp yerine basketbol ile ilgilenmeyi bırakmış basketbol topunu görse ''bomba'' snacak hale gelmiş olan ''meditasyon uzmanı'' Koray Hoca geliyor. Koray Hoca ile birlikte takım yine bir türlü ''takım'' olamıyor. Ard arda gelen ''farklı yenilgiler'' Galatasaray Tarihi'ne bir leke olarak geçiyor. Ancak sahada birkaç kişi dışında bir ''Ruhsuzlar Ordusu'' var. Herkes olayın hücum yönünde top istiyor ama savunmada kaçak dövüşüyor. Hadi hücum yapıyoruz desem gam yemeyeceğim ama onda da eline alan sallıyor. Düzenli bir şekilde her maç ''sistemsizlik'' basketbolu oynuyoruz. Tutarsa oyunu ile yarı finalde Efes Pilsen'e tosluyoruz.
Bu yaz ise yönetim futbolda geçen kötü sezonun ardında ağırlığı bu yöne veriyor. Bir yandan Türk Futbol Tarihi'ne geçen bir hamle ile ''vizyon'' sahibi bir davranış ile Frank Rijkaard ve ekibini getitirken diğer taraf da antrenörlük kariyerinde Bayan Aslanlarımız ile kazandığı Avrupa Kupası dışında bir başarı bulunmayan koç Okan Çevik getiriliyor. Zaten o kupa gelirken de herkesin söylediği Okan Çevik'in elindeki kadroyu iyi kullanamadığı ve takımı Seimone&Young ikilisine bağımlı hale getirdiği idi. Ancak bu ''üstün'' başarısından ötürü Okan Çevik, baş antrenör yapılıyor. Ve yöneticimiz bu sene ''küçülüyoruz'' diye bir açıklama yapıyor. Tabi bunları Galatasaray'ın spor kulübü olduğunu unutarak yapıyor.
Yıllardan beri söylenen en önemli olay; bütçeden ziyade plansızlıktı. Elimizde önemli bir bütçe olsa dahi bir plan ve organizasyon olmadan sürekli-kalıcı bir başarı elde etmek olanağının mümkün olmadığı unutuluyordu. İki sene bütçe ayırıp bir sene küçülmekle bu işin olmayacağının farkında değiller. Zaten olay bütçe meselesi de değil. Bir plan çerçevesinde organizasyon oluşturulur gerçek bir ''gençleştirme'' ve ''yapılanma'' opresyonu yapılır, hedefler kademeli olarak belirlenir. Buna da hiçbir Galatasarylı itiraz etmez. Çünkü ucunda kalıcı bir başarı sağlanacaktır. Ancak yönetimimizin yaptığı bu organizasyonu hiçbir şekilde kuramayacak bir koçu takımın başına getirmek, geleceğe dönük hiçbir artısı olmayacak günü kurtaran transferler yapmaktan öteye gitmiyor.
Şimdilerde Aliağa ve CASA'da oynamış olan Davis ile anlaştığımız söyleniyor. Benim bu transfer ile ilgili yorum madem küçülüyorsak iyi transfer. Ancak Davis asla üst düzey takım oyuncusu değildir. Bizim yaptığımız yeni bir ''yatırım'' ne de geleceğe hazırlık. Sadece ve sadece günü kurtarmak amaçlı hamleler. Bu hamleler de bizi diğer takımlardan farksız kılıyor. Genç oyuncular alıp onlarla bir takım kurup bu kadronun tecrübe kazanması uğruna bir sezonu heba etme belki anlaşılabilir. Ancak Davis tipi transferler ile bir sezonluk hamleler yapmak bize bir getiri sağlamaz. Bu transferler ile birlikte 4-5-6'ya oynarız ve sıradanlaşırız. Ve de daha iyisi olmayacağından bu tranferlere göz yumarız. Ancak bu transferlere ''eyvallah(!)'' desek de bhu transferler bizi sıradanlaştırır ve geleceğe hiçbir katkısı olmayan beyhude hamleler olarak göze çarpar.
Olay sadece bu da değil. Daha iyisini yapamadığımız gibi elimizdeki değerleri de koruyamıyoruz. ''Kadife Elli Dev''i de kaybetme noktasındayız. Yani olay gerçekten vahim. Açıkçası Hüseyin gibi kariyeri boyunca en üst seviyede oynamış bir adama ''Biz küçülüyoruz, sana bu kadar verebileceğiz'' demek ve kalmasını beklemek de haksızlık. Ancak biz taraftarız ve sahada ''Bizden biri'' olmasını isteriz. Hüseyin'in sahada olması bize boşuna geçen bir sezonda ''tutunacak bir dal'' yaratacaktır. Ama şuan için iş zor gözüküyor.
Sonuç olarak Galatarasaray'ın Arka Sokaklarında işler pek de yolunda değil. Yapılanma, vizyon, organizasyon, doğru tercih, gelecek gibi kavramlar Arka Sokakalara henüz uğramamış. Ee bu ortamda oyuncu önerseniz, analiz yapsanız ne fayda!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder