21 Ağustos 2009 Cuma

Galatasaray 5 - 0 Levadia Tallinn // Bizim ''Bolt''


Bu sene kazandığımız birçok maçın ardından söylenilen en önemli sözlerden biri '' Kalite farkı ''. Ama bunu her seferinde tekrarlamaları artık kabak tadı vermeye başladı. Ünlü futbol üstadı(!) Sergen Yalçın Bey de '' Patates takım '' tabiri ile bizleri de aydınlatmıştı. Bir yandan günümüz futbolunda büyük-küçük takım ayrımı yok nidaları duyulurken, diğer taraftan da alınan galibiyetler sonrasın da bu tarz söylemler ortaya çıkıyor. İlk önce öğrenilmesi gerek olay rakiplere saygı duymaktır. Bu bir teknik direktörün de takımın da önceliklerindendir. Yıllardan beri Avrupa maçlarından önce rakip takım teknik adamlarının bizi övmesi ön plana çıkarılırken, şu günlerde Rijkaard'ın rakip takım için söylediği sözleri eleştirilir oldu. Bu takımın yeni bir sisteme adapte olmaya çalıştığı, daha yeni bir takım oldukları göz ardı edilip '' Zayıf rakip '' balşığı altında inceden giydiriyorlar ve alınan sonuçları küçümsüyorlar.


Levadia kalite baz alındığında Galatasaray'a hafif gelecek bir takımdır, doğru. Ancak bu Galatasaray'ın aldığı galibiyetin önemsizliğini göstermez. Levadia şuanda çok daha hazır, ligin yenilgi almamış bir takım. Ligin kalitesi tartışılır. Ancak sonuç olarak ortada bir başarı var. Ve Levadia fiziksel durum itibari ile daha dirençli bir takım. Geriye dönüp bakıldığında da Avrupa'da ciddi bir başarıları olmamalarına rağmen Shakhtar maçları dışında aldıkları farklı yenilgiler yok. Ve ne olursa olsun bu tarz dirençli, savunmada sertlik gösteren, form yakalamış ekiplere karşı farklı galibiyet almak zordur. Açıkçası ben 5-0 gibi bir skor beklemiyordum. Kazanacağımız ortadaydı. Ama böyle farklı bir galibiyet gerçekten takdir edilmesi gereken bir durum.

Galatasaray'ın eksikleri hakkında en çok konuşulan konular savunma hattı ve orta saha direnci. Açık söylemek gerekirse savunma konusunda benim de kuşkularım vardı. Gökhan-Servet stoper ikilisinin şüpheler oluşturduğu açık bir gerçek. Ancak gitgide uyumlarını arttırıyorlar. Ve de takımda oynalınan oyun da onlara fazla iş bırakmıyor. Hızlı oyunculara karşı sorun yaşayabilirler. Ama bu henüz net görülmüş bir durum değil. Ukrayna maçında Sheva ile birkaç kez açıkta yakalanmalarına rağmen fırsat vermediler. İlerleyen zamanlarda bunu daha iyi görebiliriz. Böyle bir durumda Emre Güngör de alternatif olarak kenarda bekliyor. Orta sahada ise Ayhan ve Mustafa'nın zorluk derecesi yüksek maçlarda zorlanacağı söyleniyor. İki kişinin defans yükü kaldıramayacakları söyleniyor. Ama şu unutulmamalı: Galatasaray oyunu dar bir alanda oynayacak ve topu kolay kolay rakibe vermeyecek. Sistem işlediği tkadirde bu pek fazla sorun olmayacaktır.

Maçla ilgili birkaç kelam edelim...

Öncelikle bu tarz kapanan takımlara karşı ilk golü bulmak önemlidir. Rakibin direncinin fazla artmasına sebep vermeden ilk yarıyı 2-0 önde kapamak ve turu burda bitirmek güzeldi. Rijkaard maça kendi kafasındaki ideal defans 4'lüsü ile başladı. Zaten maç boyu Leo'ya da defans elemanlarına da pek iş düşmedi. Gökhan'ı bu maçta beğendim. Hani '' Galatasaray havası başkadır '' sözü vardır ya onun bir versiyonunu da Gökhan'da izliyoruz. Elinden geleni yapıyor. Ve birkaç pozisyon hariç takım oyununa sadık kalıp pasa sayalı oyuna devam ettiler. Leo da gelen pozisyonların çoğunu rakip baskısı olsa dahi ayağa oynamaya çalışarak oyuna soktu. Maç boyunca Leo'yu yerinden oynatacak tek pozisyon ani kullanılan serbest vuruş oldu.

Gökhan-Servet ikilisinin uyumunun yanında Hakan Balta'nın da istikrarı devam ediyordu. Defans bloğunda yapılan paslaşmalar ile oyunu bir ileri bölgeye taşımada yardımcı oldular. Hakan'ın kanadından ilk yarıda pek etkili olamasak da zaman zaman o bölgeden iyi geldik. Sağ tarafta ise Sabri yine bildiğimiz gibi. Onun hakkında birşeyler söylemekten yoruldum artık. Top yağına geldiğinde '' Eyvah(!) '' dememek elde değil. Gereksiz hareketler yapıyor. Zaten Ayhan maç içinde onu uyardı. Sabri-Keita ikilisinden ziyade Uğur-Keita ikilisinin daha etkili olacağını düşünüyorum. Uğur hem daha dengeli hem de oyun zekası daha gelişmiş bir oyuncu. Temposunu da yavaş yavaş kazanmaya başladı. Onu sağ bekte görmek güzel olacak. Ayrıca sol bekte alternatifsiz gibi görünen Hakan Balta'nın tarafına bir Caner takviyesi de konuşuluyor. Olası bir Caner takviyesi Galatasaray'ın seçeneklerini de arttıracaktır. Caner'i hem sol bekte bir alternatif hem de sol kulvarın her pozisyonunda oynayabilecek ayağına hakim, tekniği yüksek bir joker oyuncu olarak görebiliriz.

Orta sahada Mustafa üstüne koyarak devam ediyor. Transfer edildiğinde bir rotasyon oyuncusu olarak düşünülürken şartlar gereği 11'e yerleşti ve kolay kolay bırakacağa da benzemiyor. Mustafa üzerine düşen görevi yapıyor. Aldığı topları boş arkadaşına aktarıyor. Tek söylenilecek konu biraz daha hızlı oynaması. Zaman zaman gereksiz oyalanıyor ve bu da pas vereceği arkadaşının pozisyonunu kaybetmesine neden oluyor. Ancak dediğim gibi görevini yerine getirmek için tüm gayreti ile oynuyor. Ayhan da bu takım için önemli bir oyuncu. Pas trafiğini yönlendirme ve ileri uç ile bağlantının sağlanmasında önemli rol üstlenen bir oyuncu. Yine takımın iyilerindendi. O da zaman zaman ayağında fazla top tutuyor. Ancak bu zamanla giderilebilecek bir durum.

Arda takımı yine iyi bir şekilde yönlendirdi. Sorumluluk alıyor ve kazanmayı arzuluyor. Bu maçta zaman zaman topla fazla oyalandı. Ancak yaptığı estetik hareketler izleyenlere zevk verdi. Takım içindeki dinamizm çerçevesinde ortada, sağda ve solda dönüşümlü olarak oynadı. Maç içinde kendini daha rahat hissettiği için sol tarafa yakın oynuyor. Ancak bu esnada görevini aksatmıyor. Zaman zaman Keita ile birlikte iyi kombinasyonlar oluşturdu. Aldığı görevi ahkkı ile yerine getirmeye devam ediyor. Bir pozisyonda karnına tekme atan kaleci ile bir diyalogu vardı. Her ne kadara haklı olsa da biraz daha sakin olması gerekir.

Aydın maçta fazla etkili değildi. Tallinn'in kalabalık savunmasının arasında alan bulmakta zorlandı. Elinden geleni yine de yaptı. Ancak daha iyi olmalı. Rijkaard ona güveniyor. Bu güvencini de Kewell gibi bir oyuncuyu kesip onu oynatarak gösteriyor. Bunun hakkını vermeli. Gayretinin yanına üretkenliğini de koymalaı. Her maç Netanya karşısında oynadığı gibi oynamasını beklemiyoruz. Ama bir istikrar yakalamalı ve daha etkili olmalı.

Baros her zaman olduğu gibi mücadelesini veriyor. Sert ve kalabalık Tallinn defansı arasında üretken olmakta zorlandı. Bu yüzden kenardan gelen talimat üzerine sol tarafa geçti. Sol tarafta daha etkili olsa da henüz istenilen düzeyde değil. Attığı penaltı onun için iyi oldu. Henüz form olarak istenilen seviyede değil. Gol attıkça kendine gelecektir.

Ve maçın yıldızı...


'' Popito ''... Bizim ''Bolt'' demek heralde pek yanlış olmaz. Öyle bir süratleniyor ki yakalamak imkansız gibi bir durum. Yıllardan beri Sabri'nin hızından çekmiş olan bu taraftara ilaç gibi geldi. Gerçek bir yıldız olduğunu her fırsatta gösteriyor. Hem hücum yönünde hem de savunma yönünde görevlerini yerine getiriyor. Mücadelesini veriyor. Dün akşam attığı iki gol ile Levadia'nın dirincini kırdı. Topla oynamayı seviyor ama top da onun ayağında olmayı seviyor. Adeta topla yapışık. Aldığı her topta pozitif işler yapma gayretinde. Rakibinin üstüne gidiyor. Hızının yanında top tekniği ve fiziki güçlülüğü onu özel kılıyor. Şut atıyor, adam geçiyor, dikine oynuyor, defansa geliyor, mücadele ediyor...

Hakkında ne söylesek boş olur. Golden sonra attığı taklaları bu sene sık sık izleyeceğiz. Ayrıca taraftar ile olan iletişimi de mükemmel. Golden sonra hem arkadaşları ile hem tribünler ile hem de teknik ekip ile sevincini yaşıyor. Yıldız bir futbolcudan öte özel ve güzel bir insan. İyiki varsın Keita demekten başka birşey kalmıyor.

Gecenin başka güzelliklerinden biri de Elano'nun forma giymesi idi. 20 dk izleme fırsatı bulduk. Henüz hazır olmadığı ortada. O da bu takıma girdiğinde herşey daha da güzel olacaktır. Ancak üzerinde fazla baskı yaratmamak gerekli. Biraz rahatlamasına imkan verilmeli. Beklentilere cevap verecektir...



Birkaç söz de güzel insan, ''19''a gitsin. Futbolun ve profesyonelliğin asalet ile buluşmasına en güzel örnektir. Topu ayağına her aldığında bir sanatçı kadar hassas davranan, bir profesör kadar ince düşünen ve bir asilzade gibi asaletli duran başka bir oyuncu var mıdır, bilemiyorum. Onun neler yaptığından öte duruşu bile yeterlidir. Galatasaray'ın antrenmanlarına katılması bile ayrı bir olaydır. Bir futbolcu için olabilecek en güzel örneklerden biridir. Hem bir futbol dehası hem bir asalet simgesi hem bir profesyonellik örneği hem de iyi bir aile babası. Onun ile ilgili ne yazsak az ve boş gelir... Futbolu burda bırak be ''Büyücü''...

Frank ve ekibine de selamlar olsun...


Rüya ile gerçeklik arasında yaşamaya devam ediyoruz...

11 Ağustos 2009 Salı

Heyecanımız yarıda kaldı(!)


Evet üzücü bir haber ile heyecanım yarıda kaldı. Macaristan'daki kazadan sonra Massa'nın sezonu kapattığı söylenmişti. Ferrari'de yetersiz antrenman pilotlarını koltuğa oturtmak yerine ''Efsane''yi geri çağırma yoluna gitmişti. Ve de Schumi'nin geri döneceği haberleri ortamda canlılık yaratmıştı.

Schumi'nin F1'i bırakmasının ardından F1 heyacanının kaybolduğunu söyleyenlerin sayısı az değildi. Zira Schumi bu sporun tartışmasız efsanesiydi. Ancak bu heyecan gelen son haberle bozuldu. Schumi F1'i bıraktıktan sonra motosiklet merakı içine girmişti. Geçen sene de bir kaza geçirmiş ve boynundan ciddi şekilde sakatlanmıştı. Sağlık raporlarında da Schumi'nin bu sorununun devam ettiği ve yarışmasının riskli olacağı söylenmiş. Malum F1'de virajlar, stres falan derken boyun bölgesine baya yükleniliyor. Bu da tehlikeli bir durum oluşturuyor.

Heyecan kısa sürdü.

Schumi'ti tekrar kırmızılar içinde görmek çok güzel olacaktı(!) Ama olmadı...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Gaziantepspor 2-3 Galatasaray


Özlediğimiz futbol heyecanına yeniden kavuştuk. Ligimizi yerden yere vuruyoruz, beğenmiyoruz ancak olmadan da olmuyor...

Galatasaray, Gaziantep gibi ligin dişli takımlarından birini 3-2 yenerek başladı. Her ne olursa olsun lige iyi başlamak çok önemlidir. Hem moral açısından hem de geleceğe bakma açısından. Ayrıca başlangıç olarak da ortaya konan futbol kötü değildi. Hele hele Rijkaard ile yeni sulara yelken açan bir takım için...

Tartışmasız yazı en hareketli geçiren takımdı, Galatasaray. Baktığımızda Rijkaard-Neeskens-Albert Roca gibi Barcelona'da çalışmış bir teknik ekibi getirdiler takımın başına. Bu çok önemli bir balangıçtı. Geçen sene Skibbe'nin eleştirilmesindeki en büyük neden geriye bakıldığında kariyerinin zayıf olmasıydı. Bu da yapılan eleştirilerin dozajını arttırıyordu. Takım içi otoriteninde iyi olmadığı söyleniyordu. Ancak bu sene oyuncular kulübeye baktıklarında Rijkaard ve Neeskens gibi futbol efsanelerinden oluşan bir ekip görecekler. Bu onların performanslarını da etkileyecektir. Buna her ne kadar zayıf bir rakip olsa da Netanya maçının rövanşı örnek olarak gösterilebilir. Oyuncular erken skoru bulmalarına rağmen teknik ekibin gözüne girmek için oldukça gayretliydiler. Ayrıca medyada Skibbe'ye yaptığı eleştirileri(hoca değil vs.) Rijkaard'a biraz zor yapar. Adamın geçmişine baktığında hem oyunculuk hem teknik adamlık kariyeri olaarak bu ülkeye gelmiş belki de bir numaralı adam. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ve Barcelona sistemini canlandıran teknik adam apoletini taşıyor. Bu büyük bir avantaj. Tabi geçen sene Korkmaz ile biraz çöküntüye uğrasa da Skibbe'nin temellerini attığı pas ve alan savunmasına dayalı sistemin kalıntıları ve oyuncular üzerinde aşinalığı var...

Bunun yanında oyuncu transferi konusunda da yine en can alıcı hamleleri yapan takım, ''007 Haldun'' ile Galatasaray'dı. Ki transferin henüz bitmediğini defansif anlamda eksiklikleri gidermek için transfer(ler) yapılacağı da söyleniyor. Elano ve Keita başta olmak üzere Gökhan, Mustafa Sarp ve Leo önemli transferlerdi. Ve eksiklikleri giderebilecek doğru hamlelerdi. Başta pek tatminkar karşılanmayan Sarp, Zan ve Leo transferleri Elano ve Keita'nın mali olarak gelmesine belki de zemin hazırladı...

Maça gelecek olursak Galatasaray ilk 30 dakika gerçekten iyi bir oyun oynadı. Oyunu kontrolü altında tuttu., rakibe tehlikeli ataklar yapma imkanı vermedi, temkinli oynadı. Bu süreçte gollerin gelmesi de önemli bir olaydı. Bu oyun maçın geneline yayılmadı. Galatasaray belki oyunu çok domine etmedi ancak bunda hava faktörü ve yeni sistem faktörü de etkiliydi. Zamanla iyi oyunun oynanacağı süreler de artacaktır.

Defansif anlamda Sabri ve Gökhan insanlarda şüphe uyandırıyor. Açıkçası bunu normal karşılıyorum. Sabri kaç seneden beri sağ bek oynuyor ancak bir türlü defansif özelliklerinin üstüne koyamadı. Bunun yanında az buçuk var olan hücum özelliklerini deköreltti. Şimdi elinde tek silahı hızı var. Rijkaard'ın da Sabri'yi oynatmasındaki en önemli etken budur zaten. Defansın arkasına kontaralarda ayılabilecek topları engellemesi ve bindirmeler yaparak hücuma çeşitlilik katması. Ancak Sabri'nin defansif hataları gerçekten insanın sinirini oynatıyor. Zaman içersinde maç formunu yakaladığında Uğur'un o bölgeye yerleşmesi bir olasılık. Fakat bu sistemde beklerden birinin hücuma devamlı katılması ve hızlı olması esas olduğundan Sabri ile devam edilme olasılığı da oldukça yüksek. Gökhan için aslında kötü şeyler söylenemez. Elinden geleni yapmaya çalışan, gayretli bir stoper. Ancak yanında aynı ipte bir oyuncu olunca ve bu oyuncu birkaç gömlek daha üst düzey olunca göze çarpıyor. Gökhan ile Servet aynı karakterde oyuncular olunca benzer hareketleri ve koşuları yapıyorlar. Milli Takım'da uzun süredir oynamalarına rağmen aralarındaki uyumun üst düzey olduğunu söyleyemeyiz. Servet'in yanına zaman içersinde yeni bir transferin yada sağlıklı bir Emre Güngör'ün gelebileceğini düşünüyorum. Emre kısa mesafede hızlı bir şekilde dönüş yapabilen bir oyuncu hem de Servet ile birbirlerini tamamlayabilecek tarzda oyuncular. Zaten bu uyumu son şampiyonlukta yarım sezonluk performansta görebiliyoruz...

Orta sahada bulunan Sarp-Ayhan ikilisi ise kötü değillerdi. Ancak orta sahada Gaziantep ile baş etmekte zorlandılar. Bunda hem sıcak havanın hem de sezon başı olmasının etkisi vardı. Gaziantep'in ileri üçlüsü savunmayı zorluyorlardı. Ancak o kadar net pozisyonlar bulduklarını söyleyemeyiz. Gollere baktığımızda biri müthiş bir vuruştan diğeri Sabri'den geldi. Sarp-Ayhan ikilisi ayrıca pas trafiğini yönetme konusunda da etkili değillerdi. Önemli olan pası doğru yere hızlı bir biçimde vermektir. Eğer bu tarz topu tutup, dönüp pas verme işine devam ederlerse çok iyi olmaz.

Kanatlar ise o kadar iyi değillerdi. Tabi Aydın hafta içi oynanan maçta 90 dakika ortaya koyduğu tempodan sonra bu sıcaklıkta Aydın'dan benzer performans göstermesini beklemek Aydın'a haksızlık olurdu. Keita da henüz tam hazır olmamasından dolayı kanat etkinlikleri sınırlı kaldı. Buna rağmen Keita'nın topu ayağına her aldığında dikine oynamaya çalışması, rakibinin üzerine üzerine gitmesi, hızı ve tekniği ilerisi için oldukça iyi sinyaller verdi. Bu sene Keita'nın Galatasaray'da çok iyi işler yapacağı aşikar. Çok önemli bir oyuncu. Ayrıca maç içinde de biran korkuttu. Ancak daha sonra oyuna devam etmesi herkesi sevindirdi(Antep taraftarının yaptığı terbiyesizliğe fazla değinmek istemiyorum).

Takım olarak üst düzey oynamasa da Galatasaray'ın galibiyetindeki temel etken ''Kaptan'' idi. Arda gerçekten sorumluluğunun bilincinde, takıma faydalı olmayı ve kazanmayı düşünen gerçek bir lider. Attığı godleki koşusu gerçekten önemliydi. Bir forvet arkası oyuncunun yapması gereken koşulardan biriydi. Arda'nın bu sene asistlerinin yanın da gol sayısının da çift hanelerde olacağını düşünüyorum. Ayrıca bu sene başladığı korner ve duran topları iyi kullanma özelliği de devam ediyor. Baros ise etkisiz gibi görülse de yine ileride didinen, mücadele eden bir yapısını sürdürdü. Gol atmasının yanında Baros'un yaptığı koşular, rakibi yorması, didinmesi Galatasaay için son derece önemli. Gönderilmesi gündemde olan Nonda'nın da Netanya maçının ardında bu maçtada skor üretmesi iyiye işaret. Yetenek, tecrübe ve oyun bilgisi baz alındığında bu ligin en iyi forveti olduğunu söyelemek güç değil. Önemli olan fiziki durumu. Eğer bu konuda bir istikrar yakalarsa önemli roller üstlenecektir...

Gaziantep için birkaç söz etmek gerekir. Antep hücum anlamında ligin iyi takımlarından biri olacağını gösterdi. Julio-Tabata-Beto üçlüsü can yakmaya aday. Orta sahada Murat Ceylan gibi bir oyuncuları var. Bunun yanında Portekizli teknik adam Couceiro da Antep için önemli bir şans. Couceiro bu sene Antep'e iyi bir futbol oynatacaktır. Ancak savunma konusunda ciddi sıkıntıları olacaktır. Stoper ikilileri birbirin kopuk ve uyumsuz. Özellikle Deumi Allah'a emanet gidiyor. Bekleri de hücumcu oyuncular. Savunma yönerli kuvvetli olmayan orjinleri kanat oyuncusu olan oyuncular. Mehmet Yozgatlı'yı sağ bek, Olcan'ı sol bek oynatmak ciddi rakipler karşısında onları kötü pozisyonlara düşürebilir. Ancak tehlikeli hücum silahları ile önemli işler yapacak ve zevk veren bir futbol oyanayacaktırlar...

Bu arada ufak ayrıntıları da söylemek gerekli. Rijkaard'ın her golden sonra heyecanını ve azmini görmek çok güzel bir olay. Ayrıca maçın bitiminde oyuncularını soyunma odası girişinde karşılaması ve tek tek tebrik etmesi ne kadar özeli bir adam olduğunun göstergesi...

Frank gerçekten güven veriyor...

Galatasaray gün geçtikçe daha da iyi olacaktır...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Bekleriz be Tobi(!)


Hayatımda hiçbir oyuncunun sahalara dönmesini bu kadar istemedim...

İlk geldiği gün ve sırtına ''6'' numaralı formayı geçirişi hala hatırımda. 2007'nin yazında gelmişti. Kalli ile yeniden yapılanan Galatasaray'ın en önemli isimlerinden biri olacaktı. Baktığımızda o kadrodan Servet, Emre Güngör, Hakan Balta, Uğur, Barış vs. gibi oyuncuların günümüzde de olduğunu görüyoruz. Ancak belki de istikrarı ile bu günlere en rahat ulaşması beklenen adam bir türlü aramıza dönemiyor...

Bunun nasıl bir açıklaması vardır, bilmiyorum. Bu adam Galatasaray'a gelenen ciddi sakatlık geçirmemiş, istikrarlı bir adamdı. Şimdilerde ise müzmin sakat yaftası yapıştırılıyor. Bir kere müzmin sakat olması için bir bölgeden üst üste sakatlıklar geçirmesi gerekiyor. Tobi ise bırakın bir sporcuyu bir insanda nadir görülen hastalıklardan birine yakalanarak, kalça ile ilgili problemi nedeniyle yıllarını heba etti. Onun dönmesini en çok profesyonelliği, oyun bilgisi için istiyordum. Türk Futbolu o ve onun gibilerden birşey öğrensin diye istiyordum. Türk Futbolu'na Kewell, Rijkaard, Neeskens profesyonellik adına bir lütuf ise Tobi de bu kategoridedir. Yıllardan beri sadece oyunun tek yönünü oynayan oyuncu olarak görülen ön libero kavramanın gerçek anlamını göstermesi için Tobi'nin geri dönmesini bekliyordum. Herkesin ön liberonun bir kesiciden öte takımın ataklarını yönlendiricisi olduğunu kavraması için bekliyordum...

Netanya maçında mor forma altında onu gördüğümde çok mutlu olmuştum. Ama bu mutluluk malesef uzun sürmedi ve bir menisküs bizi ayrı bıraktı Tobi'den...

Ancak beklemeye devam...

7 Ağustos 2009 Cuma

Emin adımlarla: Galatasaray 6-0 Netanya


İlk Netanya maçının ardından bu maçın fazla bir önemi kalmamıştı. Ancak yine de iyi bir hazırlık maçı olacaktı. Ve Rijkaard'ın talebelerinin pratik yapmalarına ve planlarını realiteye dönüştürmelerine imkan verebilecek bir maç olacaktı. İlk etapta sıkıcı gibi geçeceği düşünülse de oyuncuların Rijkaard'ın gözüne girme çabaları ve ciddiyetleri bizim de umutlarımızı arttırdı...


İlk Netanya maçında oynayan Servet, Sabri, Gökhan Zan, Mustafa Sarp, Kewell, Baros ilk 11'de yoktu. Rijkaard bu maçta sezon içinde sık sık rotasyon içinde kullanacağı talebelerinin neler yapabileceğini görmek istiyordu belki de. Rijkaard'ın öğrencileri de hocalarının yüzünü güldürdü ve diğer oyuncuları aratmadılar. İlk okul öğrencisinin hocasının gözüne girmek için yaptığı hareketler gibi ciddiyetlerini kaybetmeden yeteneklerinden bir demet sahaya sunuyorlardı. Ve uçuşa hazırlanan Rijkaard'ın Galatasaray'ının önemli parçaları olacağını gösteriyorlardı.

Takımın başında sahaya mor formalı ''Kaptan'' Arda Turan çıkıyordu. Tribünlerde de ara ara yükseliyordu ''Büyük Kaptan'' sesleri. Gerçekten de yakışıyordu. Saha içindeki duruşu, ciddiyeti, arkadaşlarını yönlendirmesi... Bunun yanında ''Boşuna Lincoln ile falan uğraştınız, asıl 10 numara benim'' dercesine oynadığı futbolu ve birden repertuarına kattığı kornerler var. Tabi Rijkaard ile birlikte duran toplar daha iyi çalışılıyordur. Ancak ''Kaptan'' gerçekten bu işi yi yapıyor. Maç içinde onunla beraber PAF Takım'dan arkadaşları Aydın ve Uğur'u da görmek çok güzel bir olaydı. Alt yapıdan gelmiş 3 oyuncumuz Ali Sami Yen'de çatır çatır futbollarını oynuyorlardı...

Dedik ya bu üçlüyü sahada görmek çok ayrı bir olay. Uğur'u sakatlığından ötürü, Aydın'ı ise bir türlü istenilen seviyeye gelememesinden ötürü o forma altında göremiyorduk. Aydın belki de son şansını kullanıyor Galatasaray'da. Ve bu son şansı kullanabilmek için teknik direktörünüz kim olsun deselerdi, heralde Rijkaard bu listede başlarda yer alırdı. Rijkaard'ın Aydın için büyük bir fırsat. Ve şuana kadar Aydın işi fena götürmüyor. Galatasaray forması altında en iyi maçlarından birini belki de en iyisini oynadı. Kendisini izleyenler ''Rijkaard ve ekbinin eli değmiş'' demekten kendini alamadılar. Aydın her aldığı topta olumlu işler yaptı. Her kestiği orta rakibin defansının feleğini şaşırtı. 2. viteste giderken 5. vitese takma olayını izlemeyeli baya olmuştu, Aydın'dan. Ancak Aydın dün gece yeteneklerinden kısa bir demet izlettirdi, izleyenlere. Aydın ''yetenekliydi ama olmadı'' yaftasını yememek için son senesini geçiriyor. Ve bu sene olayın daha ciddiyetinde görünüyor. Aydın hiçbir zaman oyun zekası yüksek bir oyuncu olmadı. Zaten onda eğer Arda'nın oyun zekası olsaydı, şuan çok farklı şeyler konuşuyor olurduk. Fakat Aydın'ın Allah vergisi çok özel yetenekleri var. Sorun bu yeteneklerini nasıl kullanacağı yönünde yaptığı seçimlerin yanlışlığıydı. Bu yönü düzeltmesi gerekiyor. Ve dediğimiz gibi Rijkaard bunun için müthiş bir fırsat...

Dün akşam takımın bekleri de iyiydi. Uğur'u 3 numaralı forması ile Ali Sami Yen'de tekrar görmek çok güzeldi. Henüz tam olarak hazır değil. Ancak yüreğiyle oynuyor. Defansif anlamda görevlerini yerine getiriyor. Zaten bir bekin de önceliği bu olmalı. Zamanla formunu bulduğunda hücumsal olarak da daha iyi olacaktır. Dün de zaman zaman yaptığı yerinde bindirmeler, verdiği doğru paslar ile birlikte takdir topladı. Hız anlamında sezon başına göre daha iyi durumda. Fazla süre geçmeden Sabri'den sağ tarafı teslim alacağını düşünüyorum. Balta ise her zamanki standartlarında oynadı. Defansif anlamda güven veren, sistem içinde görevlerini yerine getiren, çıktığında ofansif anlamda da iyi işler yapan bir oyuncu. Sistem gereği sağ taraftan bek hücuma çıktığında geriyi üçlemeyi de iyi yapıyor. Ve sistem içinde Rijkaard'ın en güvendiği elemanlardan biri olacaktır.

Leo-Emre x2'lere ise fazla iş düşmedi. Ancak yine ciddiyetlerini ve konsantrasyonlarını kaybetmeden oyunu sürdürdüler. Uzun pas denemelerinde bulundular. Açıkçası bu konuda Gökhan-Servet ikilisinden daha başarılıydılar. Fakat Emre Güngör'ün maç ritmini henüz yakalayamamasından mıdır bilinmez, ilk geldiği sezonda gördüğümüz uzun pas isabetlerini bu maçta göremedik. Emre bu işi syoperler içinde en iyi yapacak isim. Formunu bulduğunda Servet ile birlikte iyi bir ikili olacağını düşünüyorum. Yeter ki Emre sakatlık sorunu yaşamasın. Zaten sakatlık sorunu yaşamasaydı şu transfer döneminde Servet için konuşulan 7-8 milyon euro bonservis bedellerinin bir benzeri hatta daha da fazlası onun için konuşulabilirdi. Ayrıca Emre Aşık'ın da Servet vari orta sahaya dalışı ve çalımları güzel bir görüntüydü. Leo'ya fazla iş düşmese de oyunu çabuk ve uzun vurmadan başlatması çok önemli. Artık yavaş yavaş takımda ileri uzun oynama devri kapanıyor. Takım sabırlı bir şekilde pas yapmayı öğrenmeye başladı. Her ne kadar teknik kapasiteleri kısıtlı olan stoperlerimiz olsa da onlarda sistemin bilincinde olarak oynuyorlar. Sabırlı bir şekilde paslaşarak, oyunu bir ileriki alana taşıyorlar. Bu anlamda da Tobi'nin görevi çok önemliydi...


Tobi Galatasaray'a transfer olduğunda oldukça fazla seevinmiştim. Çünkü uzun zamandan beri hasretini çektiğimizin bir oyuncu titipydi. İstikrarlı, koşan, oyun bilgisi ve zekası yüksek, top tekniği olan bir adamdı. Dün onu tekrar sahada gördüğümde çok sevinmiştim. Defans ile ileriki bölgeler arasında köprü görevi görüyor, savunma hattını ve orta saha hattını yönlendiriyordu. Sanki 1,5 seneden beri ortalarda olmayan o değilmiş gibi 2 sene öncesinden kasedi sarmaya başlıyordu. Oyunu ile Barış'ın doğru ve kontrollü pas atma alanındaki eksikliklerini de tolere etmeye çalışıyordu. Barış'ın koşan, mücadele eden oyunun yanında Tobi'nin oyun bilgisi ve pas yeteneği olduğunda Galatasaray orta sahası daha da bir canlanıyordu. Ancak 60. dakikada oyundan çıkarkenki yüz ifadesi açıkçası yürekleri ağıza getirdi. Ve sonuç kötü çıkmıştı. Bu mutluluk erken bitti. Geçmiş olsun demekten başka birşey gelmiyor elden...

Keita da hazır olmamasına rağmen Rijkaard'ın kademeli olarak takıma uyum göstermesini sağlıyacak planı doğrultusunda sahadaydı. Takım savunmasına olan katkısı, topu ayağına aldığındaki rahatlığı, hızı, yerinde davranışları, goldeki ustalık işi vuruşu ve taklaları ile akıllardan yer edindi. Elano transferinden sonra biraz geri plana düşse de bu sene Keita'nın taklalarını çok izleyeceğiz. Yerini Kewell aldıktan sonra da kanat işlevselliğimiz devam etti. Kewell yine profesyonelliğin gerekliliklerini en iyi şekilde yaptı. Ayrıca son anlarda meydana gelen olayda da takım içi bir lider olduğunu da tekrardan göstermiş oldu. Onu da izlemek ayrı bir zevk...

''Gecenin Adamı'' sıfatını Barış'ın elinden alan Nonda ise fiziki olarak daha iyi olduğunu gösterdi. Nonda bu ligin en kurt, en tecrübeli, oyun bilgisi ve zekası en yüksek forvetlerinden biri. Hatta birincisi. Ancak fiziksel olarak düşük seviyelerde olması onun takım içindeki pozisyonunu tartışılır hale getiriyor. Dünkü performansı yedeklik için ondan iyisini bulmanın zor olduğunu gösterdi. Shabani bu sene fiziksel anlamda iyi olduğu sürece, rotasyonda önemli işler yapacaktır...


Dünkü maç tabiki bir ölçü olamaz. Ancak pratikte Rijkaard'ın Galatasaray'ının yapabileceklerinin bir parçasını gösterebilir. Umudun olduğunu gördük...

Emin adımlarla yola devam...

6 Ağustos 2009 Perşembe

2288 ile Ali Sami Yen'de...


Bugün Netanya ile oynanacak rövanş maçı için resmi siteden duyuru yapılmış. Maça 2288 yani mor forma ile çıkılacağı ve tribünlerin de bu paralelde olması belirtilmiş.

Mor forma ilk çıktığında tepkiler toplamıştı. Ancak satılan forma rakamlarından anlaşılan bu mor formanın çok tuttuğu. Mor forma geçen sene çıkartılan turuncu formadan 3 kat daha fazla satılmış. Ayrıca çıkan formala içinde de en çok satılan forma durumunda. Dizayn konusunda daha iyi olabileceği düşünülse de renk seçimi gayet iyi. Neden bu kadar tepki gösterildiğini de anlamamıştım. Ancak mor forma amacına ulaştı. Bu formanın çıkışındaki amaç pazarlamaydı ve bu iyi bir biçimde yürüyor. Ayrıca forma da gayet güzel...

Mor forma bugün Netanya maçında görücüye çıkıyor...