
Bu sene kazandığımız birçok maçın ardından söylenilen en önemli sözlerden biri '' Kalite farkı ''. Ama bunu her seferinde tekrarlamaları artık kabak tadı vermeye başladı. Ünlü futbol üstadı(!) Sergen Yalçın Bey de '' Patates takım '' tabiri ile bizleri de aydınlatmıştı. Bir yandan günümüz futbolunda büyük-küçük takım ayrımı yok nidaları duyulurken, diğer taraftan da alınan galibiyetler sonrasın da bu tarz söylemler ortaya çıkıyor. İlk önce öğrenilmesi gerek olay rakiplere saygı duymaktır. Bu bir teknik direktörün de takımın da önceliklerindendir. Yıllardan beri Avrupa maçlarından önce rakip takım teknik adamlarının bizi övmesi ön plana çıkarılırken, şu günlerde Rijkaard'ın rakip takım için söylediği sözleri eleştirilir oldu. Bu takımın yeni bir sisteme adapte olmaya çalıştığı, daha yeni bir takım oldukları göz ardı edilip '' Zayıf rakip '' balşığı altında inceden giydiriyorlar ve alınan sonuçları küçümsüyorlar.

Levadia kalite baz alındığında Galatasaray'a hafif gelecek bir takımdır, doğru. Ancak bu Galatasaray'ın aldığı galibiyetin önemsizliğini göstermez. Levadia şuanda çok daha hazır, ligin yenilgi almamış bir takım. Ligin kalitesi tartışılır. Ancak sonuç olarak ortada bir başarı var. Ve Levadia fiziksel durum itibari ile daha dirençli bir takım. Geriye dönüp bakıldığında da Avrupa'da ciddi bir başarıları olmamalarına rağmen Shakhtar maçları dışında aldıkları farklı yenilgiler yok. Ve ne olursa olsun bu tarz dirençli, savunmada sertlik gösteren, form yakalamış ekiplere karşı farklı galibiyet almak zordur. Açıkçası ben 5-0 gibi bir skor beklemiyordum. Kazanacağımız ortadaydı. Ama böyle farklı bir galibiyet gerçekten takdir edilmesi gereken bir durum.
Galatasaray'ın eksikleri hakkında en çok konuşulan konular savunma hattı ve orta saha direnci. Açık söylemek gerekirse savunma konusunda benim de kuşkularım vardı. Gökhan-Servet stoper ikilisinin şüpheler oluşturduğu açık bir gerçek. Ancak gitgide uyumlarını arttırıyorlar. Ve de takımda oynalınan oyun da onlara fazla iş bırakmıyor. Hızlı oyunculara karşı sorun yaşayabilirler. Ama bu henüz net görülmüş bir durum değil. Ukrayna maçında Sheva ile birkaç kez açıkta yakalanmalarına rağmen fırsat vermediler. İlerleyen zamanlarda bunu daha iyi görebiliriz. Böyle bir durumda Emre Güngör de alternatif olarak kenarda bekliyor. Orta sahada ise Ayhan ve Mustafa'nın zorluk derecesi yüksek maçlarda zorlanacağı söyleniyor. İki kişinin defans yükü kaldıramayacakları söyleniyor. Ama şu unutulmamalı: Galatasaray oyunu dar bir alanda oynayacak ve topu kolay kolay rakibe vermeyecek. Sistem işlediği tkadirde bu pek fazla sorun olmayacaktır.
Maçla ilgili birkaç kelam edelim...
Öncelikle bu tarz kapanan takımlara karşı ilk golü bulmak önemlidir. Rakibin direncinin fazla artmasına sebep vermeden ilk yarıyı 2-0 önde kapamak ve turu burda bitirmek güzeldi. Rijkaard maça kendi kafasındaki ideal defans 4'lüsü ile başladı. Zaten maç boyu Leo'ya da defans elemanlarına da pek iş düşmedi. Gökhan'ı bu maçta beğendim. Hani '' Galatasaray havası başkadır '' sözü vardır ya onun bir versiyonunu da Gökhan'da izliyoruz. Elinden geleni yapıyor. Ve birkaç pozisyon hariç takım oyununa sadık kalıp pasa sayalı oyuna devam ettiler. Leo da gelen pozisyonların çoğunu rakip baskısı olsa dahi ayağa oynamaya çalışarak oyuna soktu. Maç boyunca Leo'yu yerinden oynatacak tek pozisyon ani kullanılan serbest vuruş oldu.
Gökhan-Servet ikilisinin uyumunun yanında Hakan Balta'nın da istikrarı devam ediyordu. Defans bloğunda yapılan paslaşmalar ile oyunu bir ileri bölgeye taşımada yardımcı oldular. Hakan'ın kanadından ilk yarıda pek etkili olamasak da zaman zaman o bölgeden iyi geldik. Sağ tarafta ise Sabri yine bildiğimiz gibi. Onun hakkında birşeyler söylemekten yoruldum artık. Top yağına geldiğinde '' Eyvah(!) '' dememek elde değil. Gereksiz hareketler yapıyor. Zaten Ayhan maç içinde onu uyardı. Sabri-Keita ikilisinden ziyade Uğur-Keita ikilisinin daha etkili olacağını düşünüyorum. Uğur hem daha dengeli hem de oyun zekası daha gelişmiş bir oyuncu. Temposunu da yavaş yavaş kazanmaya başladı. Onu sağ bekte görmek güzel olacak. Ayrıca sol bekte alternatifsiz gibi görünen Hakan Balta'nın tarafına bir Caner takviyesi de konuşuluyor. Olası bir Caner takviyesi Galatasaray'ın seçeneklerini de arttıracaktır. Caner'i hem sol bekte bir alternatif hem de sol kulvarın her pozisyonunda oynayabilecek ayağına hakim, tekniği yüksek bir joker oyuncu olarak görebiliriz.
Orta sahada Mustafa üstüne koyarak devam ediyor. Transfer edildiğinde bir rotasyon oyuncusu olarak düşünülürken şartlar gereği 11'e yerleşti ve kolay kolay bırakacağa da benzemiyor. Mustafa üzerine düşen görevi yapıyor. Aldığı topları boş arkadaşına aktarıyor. Tek söylenilecek konu biraz daha hızlı oynaması. Zaman zaman gereksiz oyalanıyor ve bu da pas vereceği arkadaşının pozisyonunu kaybetmesine neden oluyor. Ancak dediğim gibi görevini yerine getirmek için tüm gayreti ile oynuyor. Ayhan da bu takım için önemli bir oyuncu. Pas trafiğini yönlendirme ve ileri uç ile bağlantının sağlanmasında önemli rol üstlenen bir oyuncu. Yine takımın iyilerindendi. O da zaman zaman ayağında fazla top tutuyor. Ancak bu zamanla giderilebilecek bir durum.
Arda takımı yine iyi bir şekilde yönlendirdi. Sorumluluk alıyor ve kazanmayı arzuluyor. Bu maçta zaman zaman topla fazla oyalandı. Ancak yaptığı estetik hareketler izleyenlere zevk verdi. Takım içindeki dinamizm çerçevesinde ortada, sağda ve solda dönüşümlü olarak oynadı. Maç içinde kendini daha rahat hissettiği için sol tarafa yakın oynuyor. Ancak bu esnada görevini aksatmıyor. Zaman zaman Keita ile birlikte iyi kombinasyonlar oluşturdu. Aldığı görevi ahkkı ile yerine getirmeye devam ediyor. Bir pozisyonda karnına tekme atan kaleci ile bir diyalogu vardı. Her ne kadara haklı olsa da biraz daha sakin olması gerekir.
Aydın maçta fazla etkili değildi. Tallinn'in kalabalık savunmasının arasında alan bulmakta zorlandı. Elinden geleni yine de yaptı. Ancak daha iyi olmalı. Rijkaard ona güveniyor. Bu güvencini de Kewell gibi bir oyuncuyu kesip onu oynatarak gösteriyor. Bunun hakkını vermeli. Gayretinin yanına üretkenliğini de koymalaı. Her maç Netanya karşısında oynadığı gibi oynamasını beklemiyoruz. Ama bir istikrar yakalamalı ve daha etkili olmalı.
Baros her zaman olduğu gibi mücadelesini veriyor. Sert ve kalabalık Tallinn defansı arasında üretken olmakta zorlandı. Bu yüzden kenardan gelen talimat üzerine sol tarafa geçti. Sol tarafta daha etkili olsa da henüz istenilen düzeyde değil. Attığı penaltı onun için iyi oldu. Henüz form olarak istenilen seviyede değil. Gol attıkça kendine gelecektir.
Ve maçın yıldızı...

'' Popito ''... Bizim ''Bolt'' demek heralde pek yanlış olmaz. Öyle bir süratleniyor ki yakalamak imkansız gibi bir durum. Yıllardan beri Sabri'nin hızından çekmiş olan bu taraftara ilaç gibi geldi. Gerçek bir yıldız olduğunu her fırsatta gösteriyor. Hem hücum yönünde hem de savunma yönünde görevlerini yerine getiriyor. Mücadelesini veriyor. Dün akşam attığı iki gol ile Levadia'nın dirincini kırdı. Topla oynamayı seviyor ama top da onun ayağında olmayı seviyor. Adeta topla yapışık. Aldığı her topta pozitif işler yapma gayretinde. Rakibinin üstüne gidiyor. Hızının yanında top tekniği ve fiziki güçlülüğü onu özel kılıyor. Şut atıyor, adam geçiyor, dikine oynuyor, defansa geliyor, mücadele ediyor...
Hakkında ne söylesek boş olur. Golden sonra attığı taklaları bu sene sık sık izleyeceğiz. Ayrıca taraftar ile olan iletişimi de mükemmel. Golden sonra hem arkadaşları ile hem tribünler ile hem de teknik ekip ile sevincini yaşıyor. Yıldız bir futbolcudan öte özel ve güzel bir insan. İyiki varsın Keita demekten başka birşey kalmıyor.
Gecenin başka güzelliklerinden biri de Elano'nun forma giymesi idi. 20 dk izleme fırsatı bulduk. Henüz hazır olmadığı ortada. O da bu takıma girdiğinde herşey daha da güzel olacaktır. Ancak üzerinde fazla baskı yaratmamak gerekli. Biraz rahatlamasına imkan verilmeli. Beklentilere cevap verecektir...

Birkaç söz de güzel insan, ''19''a gitsin. Futbolun ve profesyonelliğin asalet ile buluşmasına en güzel örnektir. Topu ayağına her aldığında bir sanatçı kadar hassas davranan, bir profesör kadar ince düşünen ve bir asilzade gibi asaletli duran başka bir oyuncu var mıdır, bilemiyorum. Onun neler yaptığından öte duruşu bile yeterlidir. Galatasaray'ın antrenmanlarına katılması bile ayrı bir olaydır. Bir futbolcu için olabilecek en güzel örneklerden biridir. Hem bir futbol dehası hem bir asalet simgesi hem bir profesyonellik örneği hem de iyi bir aile babası. Onun ile ilgili ne yazsak az ve boş gelir... Futbolu burda bırak be ''Büyücü''...
Frank ve ekibine de selamlar olsun...

Rüya ile gerçeklik arasında yaşamaya devam ediyoruz...