31 Mart 2009 Salı

NBA Sonuçları...


31 Mart Sonuçları

Orlando @ Miami 101 - 95

Milwaukee @ New Jersey 107 - 78

New York @ Utah 104 - 112

Memphis @ Golden State 114 - 109

30 Mart 2009 Pazartesi

Montepaschi Siena...

Basketbolda organizasyon ve anlık kararla değişmeyen akılcı planlarla neler yapılabileceğinin kanıtı gibi...
Düzgün kurulmuş bir kadro. Lavrinovic, Sato, Kaukenas, Benjamin Eze, Domercant ve diğerleri. Tabi bunların en önemlisi o kadroyu doğru şekilde oynatbilecek bir guard: Terrel McIntyre. Daha birkaç sene öncesine kadar ismi duyulmamış bir guard iken şuanda Avrupa'nın en önemli guardı...
Pana gibi Euroleauge'in en büyük favorilerinden birini yendiler. Adım adım hedefe ilerliyorlar...

Eşleşmeler belli oldu...

12-14 Nisan tarihleri arasında Kayseri'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan Teknosa Bayanlar Türkiye Kupası’nda eşleşmeler belirlendi.

Ceyhan Belediye-Tarsus Belediye
Mersin BŞB-Galatasaray
Beşiktaş Cola Turka-Fenerbahçe
Panküp Ted Kayseri Koleji-Samsun Basketbol

''Baby Face Killer''


Geçtiğimiz senelerde Bayanlar Basketbol Ligi'nde Pondexter fırtınası esiyordu. Fenerbahçe takımı onunla birlikte önemli işler yapıyordu. Bu sene ligimizde Pondexter yok ama belki de ondan daha iyisi var: Seimone Delicia Augustus...
Augustıs sene başında Galatasaray'a geldiğinde gerçekten önemli bir olay gerçekleşti. Çünkü Augustus WNBA'de en skorer oyunculardan biri, MVP adayları listesinde adı geçen, takımının en önemli oyuncusu olan ve Amerikan Ulusal Takımı olimpiyatlardan altın madalyayla dönmüş bir oyuncu. Daha önce Avrupa'da Rusya'da forma giyiyordu. Gerçekten Galatasaray'a gelmesi çok önemli bir işti...
Augustus da bunun hakkını veriyor. Takıma gitgide alışan ve yeteneğinin yanına kazanma hırsını, yüreğini koyan Seimone Augustus kendini gösteriyordu. Şu anda play-off serileri oynanan Bayanlar Basketbol Ligi'nde Galatasaray, BJK karşısında 2-0 önde. Fakat Augustus'un kendini fazla sıkmadığı ve asıl önemli olan Eurocup final maçlarına sakladığı kanısındayım. Eurocup yarı finalin Galatasaray'ın +15 fark yapması gerektiği yarı final maçında takımı adına 38 sayı kaydeden Augustus, final maçında ve play-off'larda da Galataaray'ın en büyük kozu...
Seimone Augustus için söylenecek daha çok şey var...

MVP'lik heyecanı...


NBA'de sezonun sonuna doğru yaklaşılırken normal sezon MVP adayları arasında da çekişme yaşanıyor. Düzenlenen listelerde ilk dört arasında; LeBron, Kobe, Wade ve Howard yer alıyor. Tabi bunlar arasında ön plana çıkan isim hem bireysel istatistikleri ile hem de takımının performansı nedeni ile LeBron James...
Adaylara şöyle bir bakarsak;
1-LeBron James

Şu anda takımı Cleveland Cavaliers 60 galibiyet 13 mağlubiyet ile Doğu Konferansı'nda ve tüm NBA'de ilk sırada. Takımının yakaladığı 12 maçlık bir seri var. MVP ödülünü için belki de en önemli aday. Daha önce kariyerinde normal sezon MVP ödülü yok. Maç başına 28.5 sayı 7.6 ribaund 7.3 asist ortalamaları ile oynuyor ve şut yüzdesi %48.8


2-Kobe Braynt


Los Angeles Lakers ile birlikte Batı Konferansı liderliğini garantilemiş durumda. 58 galibiyet 15 mağlubiyet almış durumda takımı. Geçen sene normal sezon MVP'si olmuş ancak NBA Finali'nde Boston'a şampiyonluğu kaybetmişlerdi. O da bu sezon gayet iyi gidiyor ve şampiyonluğu istiyorlar. Maç başına 27.5 sayı 5.4 ribaund 4.9 asist ortalamaları ile oynuyor ve şut yüzdesi %47


3-Dwayne Wade

Her ne kadar bu sene takımı çok iyi gitmese ve 2006 yılındaki şampiyonluk günlerini arasa da Wade sakatlıktan döndükten sonra takımı için herşeyi yapıyor. Takımı için çok şey ifade ediyor ve takımını sırtlıyor. Onun da normal sezon MVP'liği yok ancak 2006 yılındaki NBA Finalleri MVP'liği var. NBA sayı krallığında lider durumda. Maç başına 29.8 sayı 5.1 ribaund 7.6 asist ortalamaları ile oynuyor ve şut yüzdesi %48.8

4-Dwight Howard

MVP ödülü adayları arasında fazla sivrilemese ve geride kalsa da bu sezon oldukça iyi gidiyor onun için. Tabiki Orlando için de aynı şeyler geçerli. Orlando şu anda Doğu Konferansı'nda Cavs'in arkasında Boston ile 2.lik için çekişiyor. Hido'nun da takım arkadaşı olan Howard ligin belki de en dominan uzunu. Maç başına 21.1 sayı 14 ribaund 1.4 asist 3 blok ortalamaları ile oynayan Howard'ın şut yüzdesi % 57.8

NBA Sonuçları




29 Mart 2009

Dallas @ Cleveland 74 - 102

Lakers @ Atlanta 76 - 86

New Jersey @ Minnesota 99 - 108

Chicago @ Toronto 129 - 134 UZT

Philadelphia @ Detroit 97 - 101

Oklahoma @ Boston 84 - 103

Washington @ Indiana 115 - 124

San Antonio @ New Orleans 86 - 90

Phoenix @ Sacramento 118 - 126

60 oldu...


Cavs dün akşam oynadığı Dallas maçı ile beraber galibiyet serisini 12 naça çıkardı ve 60. galibiyetine ulaştı. Doğu Konferansı'ndaki liderliğinin yanı sıra NBA genelinde Lakers'ın önünde liderliğini sürdürüyor. Dün akşam oynanan maça pek iyi başlamayan ve ilk çeyreği 10 sayı önde geçen Cavs, daha sonra toparlanıp maçı 28 sayı sayı farkla kazandı.
Cleveland'da LeBron 24 sayı 12 asist 6 ribaund, Mo Williams 22 sayı, Smith 12 sayı 13 ribaund ile oynadı. Dallas'ta ise Nowitzki'nin 20 sayılık performansı vardı.
Cavs'in sıradaki maçı bu sezon pek iyi görünmeyen ancak her zaman Doğu'nun iddialı takımlarından biri olan Detroit ile...

29 Mart 2009 Pazar

Steven Gerard...


Belki bireysel yetenekleri bir Messi bir Ronaldo kadar değil...
Belki çok şova dönük oynamıyor...
Ama o Dünya'nın en önemli futbol yıldızlarından biri... Gerçek bir lider...
Takımı için şimdiden efsane olmuş, adına taraftarınca besteler yapılmış... Adı Anfield Road'da her daim inleyen gerçek bir Liverpool simgesi. Liverpool denilince çoğu kişi tarafından akla o geliyor...
Evet Steven Gerard...
Takımı için gerçek bir lider ve kaptan. Takımı ne zaman zor durumda olsa oradan çekip çıkarıyor. Tam bir serbest vuruş ustası, gerektiğinde defansta, gerektiğinde forvette, orta sahada ikili mücadele yaparken kısaca nerde ihtiyaç varsa...
Bu sene daha bir ayrı oynuyor. Liverpool uzun bir aradan sonra lig şampiyonluğuna ilk kez bu kadar yaklaşmış durumda. Şampiyonlar Ligi zaten klasikleşmiş bir durum. Ligde gol krallığında 13 golle Anelka'nın ardından ikinci, Şampiyonlar Ligi'nde ise 7 golle Klose ile birlikte en golcü isim...
Kısaca Gerard çok farklı...

İspanya:1 Türkiye:0

İspanya'ya Pique'nin golü ile kaybettik. Özellikle ilk yarı oldukça iyi oynadığımız bir maçtı. İspanya karşısında net pozisyonları bulan taraf bizdik. Rakibi çok fazla bizim ceza alanımız çevresinde dolaştırmıyorduk. Hakan-Emre ikilisi gerçekten gol dışında oldukça iyi oynadılar. İspanya forvetlerine hareket alanı bırakmadılar. Orta alanda da yaptığımız savunma ile Xavi ve Xabi Alonso'ya etkili paslar atma imkanı vermedik. ispanya'nın etkili olduğu tek yer vardı. Bizim sol tarafımız. İbrahim'i tek bulunca hemen o kanattan oynuyorlardı. Tabi Ramos faktörü de önemliydi.
İkinci yarı ise yanlış bir kararla Semih çıktıktan sonra ileride top tutamamaya başladık. Golü de yiyince demoralize olduk ve pas yapamamaya başladık. Bu sırada İspanya yine Ramos'un kanadından akın akın gelemeye devam ediyordu. Ramos maçı bir sağbekten ziyade bir sağ açık gibi oynadı. O kanattan etkili oldular. Arda oyundan çıkıp o sırada Mata hamlesi gelince iş iyice İspanya tarafına döndü. Bizim gol için baskı yapmamıza dahi izin vermediler.
Artık yapmamız gereken şey ispanya'yı İstanbul'da yenmek. Yoksa grupta işimiz zora girer. Çünkü Bosna, Belçika'yı yenerek bizim üstümüze çıktı...

Çöküş sürüyor...


Galatasaray'da çöküş sürüyor.
Bu sezon ilk bölümde alt sıra takımlarına karşı maç kaybetmeyen Galatasaray'da gelen yeni transferler ile takım kimyası tam olarak oluşamadı. Çok dar rotasyonla oynadığı maçlarda dahi her zaman sonuna kadar mücadele eden ve kazanma hırsı ile dolu olan Galatasaray, takım içindeki kimyanın tam olarak oluşmaması sebebi ile Efes maçı ile başlayan süreçte 4. yenilgisini aldı. Efes maçına kadar olan sürede sadece 3 yenilgisi olan Galatasaray, Efes maçı ve daha sonraki süreçte 4. yenilgisini Kepez karşısında aldı.
Yeni transferler Tolliver ve Hosley'nin yetenekleri ve verebilecekleri tartışılmaz ancak takımın içide bazı şeyleri değiştirdikleri de çok açık. Takım içinde oturmuş olan süreler ve pozisyonlar onların gelişi değişti. 6 yabancı oldu. 1 yabancının her maç dışarıda kalması gerekli. Saga içinde 5 yabancının sürelerini iyi ayarlamak gerekli...
Kepez maçında 75-69 yenilirken Hosley 17 sayı, Graves 14 sayı atmış. Kepez'de ise Galatasaray'ın eski oyuncusu Fitch 25 sayı 8 ribaund 6 asist, Traylor ise 19 sayı 9 ribaund ile oynadı...
Takımda bazı şeylerin yolunda gitmediği ve oturmadığı belli. Play-Off'lara kadar belli bir zaman var. Bu süre içinde yeni transferlerin takıma adapte olması ve takımın içinde o uyumun sağlanması gerekli. Galatasaray'ın elinde şampiyon olabilecek kapasitede bir takım var. Ancak iş sadece bunla bitmiyor. Karşıda Efes gibi Telekom gibi kadro kalitesi en az Galatasaray kadar olan takımlar var. Önemli olan Koray Hoca'nın bu kadro ile neler yapacağı. Şu ana kadar durumu iyi yönetemedi...
Bakalım bundan sonra neler olacak?

Özleşmiştik motor seslerini...


F1 2009 sezonu bu sabah yapılan Avustralya Grand Prix ile başladı. Yarışa bu sezon her ne kadar Honda'nın devamı olarak görülse de yeni kurulan Brawn GP'nin pilotu Jenson Button pole pozisyonunda başladı. Barrichello da onun hemen yanında yarışa başladı.
Yarış Button-Vettel-Kubica'nın kürsüye çıkması ile bitecek zannedilirken 3 tur kala Vettel ile Kubica arasındaki kaza sıralamayı değiştirdi. Ve sezonun ilk yarışı olaylı noktalandı...
Sıralama:
1. Button Brawn GP
2. Barrichello Brawn GP
3. Trulli Toyota
4. Hamilton McLaren-Mercedes
5. Glock Toyota
6. Alonso Renault
7. Rosberg Williams-Toyota
8. Buemi Toro Rosso-Ferrari
9. Bourdais Toro Rosso-Ferrari
10. Sutil Force India-Ferrari
11. Heidfeld BMW Sauber
12. Fisichella Force India-Ferrari
13. Webber Red Bull-Renault
14. Vettel Red Bull-Renault
15. Kubica BMW Sauber
16. Raikkonen Ferrari

Eurocup'ta Yılın Koçu: Oktay Mahmudi


Geçen yıl Efes Pilsen'den ayrıldıktan sonra Benetton'da çalışmaya başlayan ve Benetton'un Avrupa basketbolunda yeniden ses getirmesinde büyük payı olan başarılı Koç Oktay Mahmuti, Eurocup tarafından "Yılın Koçu" seçildi.

Benetton, ilk turda Khimki'nin ardından 4 galibiyet, 2 mağlubiyet ile ikinci sırada yer almış; Son 16'da ise 5 galibiyet, 1 mağlubiyetle grubu lider tamamlayarak Torino'da yapılacak "Son Sekiz" maçlarına katılmaya hak kazanmıştı.

Oktay Mahmuti'nin bu ödülü kazanmasındaki en önemli sebeplerden biri, rakiplerine kıyasla çok daha düşük bütçeli bir takımla mücadele etmesi ve kadrodaki oyunculardan azami verim alması olarak dikkat çekiyor.

Oktay Hoca'nın başarılarının devamını dileriz...

28 Mart 2009 Cumartesi

Amansız Ol!

Son günlerin popüler reklamı: ''Amansız Ol!''
İspanya malum uzun zamandan beri maç kaybetmiyor. Onu geçtim 581 dakikadan beri gol yemiyormuş. Anlaşılan onları yenmek ve gücümüzü göstermek için ''amansız ol''maya ihtiyacımız var.


Fatih Terim ilk 11'i dünkü basın toplatısında açıkladı. Sanırım Fatih Hoca 581 dakikadan beri gol yemeyen İspanya Milli Takımı'na gol atmaya kararlı. Maça ''B'' planı ile çıkıyormuşuz. Gerçi şuana kadar bizim ''A'' planlarımız genelde tutmaz, ardından ''B'' planına geçerdik. Bu maçta olası bir kötü durumda heralde ''C'' planına geçeriz...
İlk 11: Volkan-Gökhan-Hakan Balta-Emre Aşık-İbrahim Üzülmez-Tuncay-Mehmet Aurelio-Emre-Arda-Semih-Nihat...
Fatih Hoca kazanmaya geldiğini belli etmeye çalışmış. Umarım planları tutar ve Euro 08'de finalde karşılaşamadığımız İspanya'yı Madrid'de yeneriz...

İspanya'nın ilk 11'i ise: Casillas-Sergio Ramos-Pique-Albiol-Capdevilla-Cazorla-Xavi-Xabi Alonso-Senna-Villa-Torres...

Yolun sonunda ne var?

Cleveland Cavaliers...
Resmi kuruluş tarihini bir kenara bırakırsak sanırımgerçek kuruluş tarihlerini 2003 olarak almak pek de yanlış olmaz. O zamana kadar çoğu şey onların istediği gibi gitmezken, 2003 onlar için bir milad oldu. Çünkü krallarını bulmuşlardı: ''KING'' LeBron James...
O seneden beri çok şey değişti Cavs'te. Play-Off'lara giremezken Doğu şampiyonluğu ve NBA Finali gördüler. Tabi bunda en büyük etken LeBron. Her ne kadar NBA Finali'nde Spurs'e süpürülseler bile onlar için bu büyük bir başarıydı. Tarihlerinde ilk kez başardıkları bir şeydi. O seneden ders aldılar...
Bu sene artık daha güçlüler. LeBron'un yanında Mo Williams da var. Şuan da NBA'de en iyi galibiyet yüzdesine sahip takımlar. 59-13 yapmış durumdalar. 11 maçlık bir galibiyet serileri var. LeBron MVP'lik sıralamasında en büyük aday. Evlerinde tek yenilgileri var. Herşey yolunda görünüyor. Play-Off'larda ne olur bilinmez...
Bu yolun sonunda şampiyonluk var...
Tabi ''King'' ve arkadaşları buna ulaşabilir mi? Bekleyip görelim...

27 Mart 2009 Cuma

Arda da satılır mı?



Malum ekonomik kriz var...
Öyle ya hedef UEFA şampiyonluğu iken elinizdeki iki gerçek stoperden birini sattıran bir olay bu. Acaba hayallerin karşılığı olarak yeterli miydi 6.5 milyon euro. UEFA Kupası'nın getireceği tanınmışlık, popülariteden daha mi değerliydi? Daha mı değerliydi yoksa ezeli rakibinin stadını sarı-kırmızıya boyayıp, Kadıköy'de etrafı ''Galatasaray'' diye çınlatmaktan... Bir takımın eline kaç senede bir böyle bir fırsat geçer... 50 yıl... 70 yıl... Yoksa daha mı fazla? İlk Meira satıldığında 30 küsür yaşına gelmiş oyuncu, Galatasaray Yönetimi iyi iş yaptı falan diye konuşuldu... Ama görüldü ki eğer sizin UEFA yolunda en önemli maçlarınızdan birinde stoper pozisyonunda Kewell oynuyorsa burada bir hata yok mu?
Şimdi kafamı kurcalayan konu şu: ''Acaba Arda da satılır mı?''...
2 sene önce yıldızı parlayan, geçen seneki şampiyonlukta en önemli isimlerden biri olan, Euro 08'deki performansı ile tavan yapan Arda; bu sene daha da üstüne koyarak oynadı. Arda'yı özel kılan sadece yetenekleri, duruşu ve insanlığı değil... Onu taraftarın gözünde farklı yapan Galatasaraylılığı ve yüreği... Acaba buna da ekonomik kriz bir çomak sokar mı? Galatasaray Yönetimi ekonomik kriz(!) nedeni ile geleceğin kaptanını, bu forma için savaşan, efsane adaylarından, büyük hedeflere giden yolda en büyük yardımcısı olacak olan Arda'yı da satar mı? Malum birçok Avrupa takımı onu istiyormuş. Özellikle Bayern'in ismi geçiyor... Tabi bunun yanında İspanya, İngiltere ve İtalya takımları da varmış. Acaba 20 milyon euro az mı gelir? Daha fazlasını mı istemeli? Yoksa Gerard gibi Puyol gibi onu da Galatasaray'ın idolü, kaptanı ve efsanesi mi yapmalı? Arda ile geniş ufuklara yelken mi açmalı?
Bütün bunları sene sonunda öğreniriz heralde...